PİRAMİTLERİN GÖLGESİNDE

Mısır’ın başkenti Kahire zamanın ne olduğunu sorgulamak için en iyi yer olabilir. Kahire’nin korkunç gürültüsünü arkanızda bırakıp Piramitlerin gölgesinde oturduğunuzda karşınızdaki yapının 4 bin yıl önce yapıldığına inanmak gerçekten güç. Gökyüzüne doğru 146 metre yükselen büyük piramit, insan yapımı en uzun bina olma ünvanını çok uzun yıllar korudu. Yıllarca çalışıp dev taş blokları üstüste koyan köle işçiler, kralları için bir anıt-mezar yaptıklarını biliyorlardı. Ama yaptıkları binanın kendilerinden 4 bin yıl sonra bile ayakta kalacağını, dünyanın dört bir yanından insanların onu görmeye geleceğini bilemezlerdi.

Mısır’ın başkenti Kahire zamanın ne olduğunu sorgulamak için en iyi yer olabilir. Kahire’nin korkunç gürültüsünü arkanızda bırakıp Piramitlerin gölgesinde oturduğunuzda karşınızdaki yapının 4 bin yıl önce yapıldığına inanmak gerçekten güç. Gökyüzüne doğru 146 metre yükselen büyük piramit, insan yapımı en uzun bina olma ünvanını çok uzun yıllar korudu. Yıllarca çalışıp dev taş blokları üstüste koyan köle işçiler, kralları için bir anıt-mezar yaptıklarını biliyorlardı. Ama yaptıkları binanın kendilerinden 4 bin yıl sonra bile ayakta kalacağını, dünyanın dört bir yanından insanların onu görmeye geleceğini bilemezlerdi.

Büyük piramitte 2 milyon 600 bin adet taş blok vardır. Bunların hepsi tek tek maden ocaklarından buraya taşınmış, elle kesilerek şekil verilmiş, tahta ve iplerden yapılmış ilkel vinçler yardımıyla üstüste dizilmiştir. Olanaksız gibi görünen piramit inşaatını bazıları farklı teorilerle açıklamaya çalışıyor. İşin içinde kozmik güçlerin olduğunu ileri sürenler yahut uzaylıların yaptığını iddia edenler var. Dünyanın yuvarlak değil düz olduğuna inanmakta inat edenler hiç kuşkusuz bunlara da inanabilir.

Kahire’ye geldiğimde beni puslu ve tozlu bir hava karşıladı. Bunun geçici bir durum olduğunu sanarak yanıldığımı çok geçmeden anladım. Bir çölün ortasında kurulan Kahire yılın tamamında çöl tozlarına maruz kalıyor ve bu nedenle bazı sıcak günlerde nefes alınamaz hale gelebiliyor. Şehirdeki her şey hem tozlu hem de toz renginde. Yeni yapılan binalar bile kısa bir süre sonra çölün etkisiyle kirli sarı bir renge boyanıyor. Şehrin boğucu kalabalığından kurtulmak için Nil nehri kıyısına kaçıp orada oturmak iyi gelebilir. Mısır’da piramitlerden daha eski ne olabilir diye sorarsanız vereceğiniz tek yanıt Nil Nehridir. Eğer bu devasa su kütlesi olmasaydı sadece Kahire değil Mısır uygarlığı da olmazdı. Nehrin iki yakasında yüksek binalar ve uluslararası oteller yükseliyor. Dileyenler için Nil’de gezinti yapmak da mümkün. Son sesine kadar açılmış Arapça şarkılar eşliğinde tekne turları yapıp Mısır yemeklerini tadabilirsiniz.

Şehirdeki en yeni bina ise Kasım ayı başında açılan Grand Egyptian Museum (GEM). Tüm Mısır medeniyetinin sığdırıldığı bu devasa müze binası 70 futbol sahası büyüklüğünde bir alanı kaplıyor ve Kahireliler yeni müzeleriyle gurur duyuyorlar. Üç piramidin bulunduğu Kahire’nin Gize bölgesinde yapılan müzeye şehir merkezinden yarım saat süren bir yolculukla ulaşabiliyorsunuz. Burası gerçekten iyi planlanmış, güzel bir yapı. Dışarıdan bakıldığında dev bir AVM gibi görünüyor. İçeri girdiğinizde yeni nesil bir müze olarak her şeyin düşünüldüğünü görüp rahatlıyorsunuz. Burası tüm gününüzü geçirebileceğiniz bir yaşam merkezi. Lokantalar, güzel kafeler, alışveriş için farklı dükkanlar, çocuk atölyeleri, konferans salonları ve kitapçılarla donatılmış.

Yürüyen merdivenler sizi müzenin üst katına yorulmadan çıkarıyor. Yukarı çıkarken Mısır uygarlığının farklı dönemlerine ait heykellerin yanından geçiyorsunuz. En yukarıda ise piramitleri gören dev bir terasa ulaşıyorsunuz. Müzenin inşası için seçilen yerin ne kadar doğru olduğunu buraya gelince daha iyi anlıyorsunuz.

Müzenin içine girdiğinizde sizi dev bir Ramses heykeli karşılıyor. Granitten yapılma heykelin işçiliği, Mısırlı sanatçıların üstün marifetlerinin yalnızca piramitlerden ibaret olmadığını kanıtlıyor. Müzenin içindeki her heykel ve her eser büyük bir uygarlıkla karşı karşıya olduğunuzu hissettiriyor. Her heykelin önünde ciddi bir kalabalık var ama müzenin devasa büyüklüğü, içerideki kalabalıktan sıkılmanızı ve “haydi çıkalım buradan” demenizi engelliyor.

Nasıl ki Louvre Müzesi’nde en büyük ilgiyi Mona Lisa görüyorsa, GEM’de en büyük ilgiyi Tutankhamon çekiyor.

MÖ 1332’den itibaren 9 yıl tahtta kalan çocuk firavunun el değmemiş mirası ayrı bir salonda sergileniyor ve dünyanın neredeyse tüm ülkelerinden gelen ziyaretçiler, devri hükümranlığından geriye kalan hepsi altından yapılmış eserleri görmek ve önünde fotoğraf çektirebilmek için kaynaşıyor.

 Sadece 18 yaşında ölen Tutankhamon’un mumyasını ise bu müzede aramayın. Çünkü Mısır hükümeti tüm kralların ve kraliçelerin mumyalarını Devlet Başkanı Sisi’nin de katıldığı bir devlet töreniyle Ulusal Medeniyetler Müzesi’ne taşıdı. Firavunların ve eşlerinin mumyalanmış cesetlerini görmek için Eski Kahire’deki bu müzeye gittik ve hepsini tek tek gördük. Bu müze GEM’e göre çok daha küçük ama tıpkı orası gibi iyi düzenlenmiş. Sanırım Kahire’de kendinizi en iyi hissedeceğiniz yerler müzeler. Hepsi iyi planlanmış ve iyi havalandırılmış binalara sahip.

Kuşkusuz Mısır uygarlığına ait en fazla eseri Mısır’da görebilirsiniz. Yıllar içinde bu ülkeden yurtdışına o kadar çok eser kaçırılmış ki bugün Mısır dışında da oldukça önemli Mısır koleksiyonuna sahip ülkeler var. Louvre Müzesi’nde iki kata yayılmış 30 salonda Mısır koleksiyonu sergileniyor. Napolyon, Mısır seferine sadece generallerini değil, arkeologları ve yazarları da götürmüş ve dönüşte Mısır’dan develer dolusu eser getirmişti. Louvre Müzesi Mısır koleksiyonunu Napolyon’un hırsızlığına borçludur. British Museum ve Torino Müzesi’nde de çok kapsamlı Mısır eserleri var. Buradaki eserleri kendi yurduna getirmek için Mısır hükümetinin çabaları yıllardır sürüyor.

Mısır tarihi, sadece firavunların ve onların ait olduğu hanedanlardan ibaret değildir. Çok kapsamlı bir uygarlıktan söz ediyoruz. Siyasi tarih, ekonomik yapı, toplumsal ilişkiler, hiyeroglif alfabesi, iletişim bilimi, Nil nehrine bağlı bir takvimin geliştirilmesi, kültürel çıktılar, sanat ve heykel araştırmaları ve bunların tamamı sadece Mısır’a ait bir bilim dalını doğurmuştur. Egyptology (Mısırbilimi) adı verilen bu bilim dalı hem Mısır’da hem yurtdışında yüzlerce bilim insanı tarafından geliştirilmeye devam ediyor.

Roma deyince aklımıza köprüler, sarnıçlar, hamamlar ve askeri zaferler gelir. Avrupa bugünkü uygarlığını Roma ve Yunan’a dayandırır. Çin uygarlığı ise kendi alfabesi ve zengin mutfağıyla sofistike bir dünyanın sahibidir. Mısır ise heykeller, piramitler ve Nil nehrinin sonsuzluğudur. Hiyeroglif alfabesi sadece tanrılara ve firavunlara ait olsa da dünyanın en büyük uygarlığının eseridir.

Mısır’ın olağanüstü zenginliğinin sergilendiği müzelerden çıkar çıkmaz Kahire’nin kahreden yüzü ve dinmeyen gürültüsüyle çarpışıyorsunuz. Bu ülkeye gelen herkesin kaçınılmaz olarak kendi kendine sorduğu soruyu soruyorsunuz: “Bu uygarlığı yaratanlarla bugün Mısır’da yaşayanlar aynı halk mıydı ?”

Keşke rönesans ve reform ile Roma – Yunan köklerini keşfetmeyi başararak küllerinden doğan Batı’nın yaptığı gibi, Doğu da Mısır uygarlığını günümüze kadar taşıyabilseydi. Sanırım bunu yapabilmek için İslam dünyasının kendi rönesansını ve en önemlisi kendi dini reformunu yapabilmesi gerekiyor.

 

 

 

 


Murat ERDİN

8.12.2025 21:42:00

YAZARLAR


"AA MUHABİRLERİNE YÖNELİK ŞİDDETİ KINIYORUZ"

"MALİ DİSİPLİN, SÜRDÜRÜLEBİLİR BELEDİYECİLİĞİN TEMELİDİR! "

ŞAKA DEĞİL! GÜVERCİNLERE HACİZ

AVUKATI ZEYDAN KARALAR’IN TAHLİYESİNİ İSTEDİ

ADANA’DA YENİ BİR GAZETE: AOSB GAZETE

HER 6 KİŞİDEN 1'İ YALNIZLIKTAN ETKİLENİYOR

OBEZİTE UYKU APNESİNİ ARTIRDI!

“BU DÜZENE BOYUN EĞMEYECEĞİZ”

Düzgün COŞKUN Yazdı/ ARAŞTIRMA ÜNVANINI KORUYAN ÜNİVERSİTE

“TOM BARRACK ÜLKESİNE GÖNDERİLSİN”

İSRAFİL UÇURUM BAŞKANLIĞINA ADAY

MURAT SANCAK’IN AVUKATINDAN AÇIKLAMA VAR

BURHANETTİN BULUT YERİNİ KORUDU

BAHİS ADANA’DA MI BAŞLADI?

TUTUKLULUĞUNUN 150. GÜNÜNDE ADANA’DA MİTİNG

İYİ PARTİ’DE EROĞLU DÖNEMİ

YEMEKTEN SONRA TATLI İSTEĞİ NASIL ENGELLENİR