“Allahım beni utandırma,” diye dua edip de, duası kabul edilenlerin başında politikacılar geliyor, galiba. Evvel Allah, hiç utanmıyorlar.
Utanmak
onursuz sayılacak, ya da gülünç olacak bir duruma düşme nedeniyle, üzüntü ve utanç duymaktır. İnsanları hayvanlardan ayıran tek duygu olarak da tanımlanıyor. Doğrudur, mutlaka. Ben hayatımda hiç utanan hayvan görmedim. İstediğiniz kadar uğraşın bir hayvanı utandıramazsınız. Ancak, yanıltmış olmayayım; bazı eğitimli köpeklerin mahcubiyet duydukları durumlar varmış. .
Başkaları tarafından fark edilen, gözlenen davranışlar utanma duygusunu çok hızla ortaya çıkarır. Yapılan davranışın sosyal olarak kabul görmediği fark edildiğinde, ilk tepki kaçma duygusudur. Utanma duygusu o kadar büyük baskı yaratır ki, sonraki düşünceler genel olarak “
Utancımdan öldüm”, ya da,
“Yer yarılsaydı da içine girseydim,” diye özetlenebilir.
Son zamanda öyle politikacılar türedi ki, bunların hırsızlığı, yolsuzluğu kanıtlandıkça daha da şirretleşip,
“Dış güçler, komplo, kumpas,” falan deyip, nasıl utanılmayacağını her gün car car konuşarak adeta ispat etmeye çalışıyorlar. Daha utanmazları da onları alkışlayarak yalakalık yapıyor.
Hiç utanma duygusu olmayan insanlar
“yüzsüz, utanmaz” gibi kelimelerle tanımlanır. Toplum utanma duygusu olmayanlara kızar, kınar, dışlar; utanma belirtisi gösterenleri ise, daha çok adam yerine koyar.
Yapılan çalışmalar; insanların tanıdıkları kişilerin, kendi sosyal çevrelerinde daha çok utandıklarını gösteriyor. Yaşanan grup içinde utanç duygusunun daha çok hissedilmesi ve daha uzun sürmesi gerekirken, utanmazlığın pirim yapması yüzünden, bizimkiler, utanmazlıkta da yarışıyorlar.
Utanma duygusu, dile gelmese de davranışlarla kendini gösterir. Hafif kızaran bir yüz, mahcubiyetten eğilen bir baş ve kaçırılan gözler, hızlanan kalp atışı utanmanın belirtisi olarak ortaya çıkar. Ne yazık ki son günlerde açık seçik yaşadığımız, somut olaylar sonucu, dünün dava arkadaşları bugün birbirlerini mahkemeye verirken, dün övdüklerine bugün söverken, eğilen başlar, kızaran yüzler, kaçırılan gözler görmeye hasretiz.
Bazılarının en büyük avantajı (!) utanma duygusuna sahip olmamalarıdır. Yukarıdaki kısacık açıklamaya bakarak, diyebiliriz ki, bu kişiler;
- Onursuz sayılmayı problem etmezler.
- Kendilerini hayvanlardan ayıran bariz bir fark yoktur.
- Yalanları başkaları tarafından fark edilse de, umurlarında değildir.
- Utançlarından ölme, ya da yerin dibine girmek gibi bir kaygıdan yoksundurlar.
- Nasıl bir yüzleri varsa asla kızarmaz.
Aksi taktirde;
- Akşam-sabah yalan söyleyebilirler mi?
- Ayni yalanı gözümüzün içine baka baka tekrarlayabilirler mi?
- Yalan kendilerine hep cazip geldiği için, dürüst olmanın erdemlerinden bu kadar mahrum olabilirler mi?
Son zamanlarda yalan söylemeyi bir politik beceri ve zeka ürünü sayanlar türedi. Sayıları da her gün biraz daha artıyor.
Kim mi bunlar? Kim olacak, bizi yönetenler. Bunları suçlamaya hakkımız var mı? Hayır, asla.
ÇÜNKÜ…
- GEL BİZİ YÖNET, DİYE ONLARI BAŞIMIZA GETİREN VE YALANLARINI BİLE ALKIŞLAYAN BİZİZ.