PORTAKAL YAZGISINA TUTSAK...

PORTAKAL YAZGISINA TUTSAK...

Biz, vitamin deposu portakalın haklı yerini ararken, anahtar deliğinden izleyenlerce alaya alınıyoruz, biliyorum.
Tam da sırasıydı ama!
Ütopik davranış içerisinde olduğumuzu bayrak sallar gibi rahat, içten, bilgisizce yaydıklarını da biliyorum.
Yaşamlarına, ilgilerine, biatlarına uygun olmayanlar hep ‘ütopik’!
Buğdayda, pamukta, mısırda olduğu gibi;
‘Portakal portakaldır, portakal olarak kalmalıdır’ kuralına uymayışımızı bile kınıyorlar, ortaya serilen projelere uzak duruyorlar onun için de…
Onu da biliyorum…
***
Oysa günlük bir gazete alma, okuma, sorma, öğrenme alışkanlıkları olsa durum daha başka olacak…
Kozan yolu üzerinde sökülen narenciye bahçelerini, çiçek dönemine gelmiş ağaçların meyvelerinin başında kaldığını gördüm!
Biraz düşünebilsek…
Biraz ‘yenilik’ sever olabilsek…
Biraz üretilen ‘bedelini’ bulmalı desek…
Bugün bile, dalında bekleyen portakal belki de en güzel şekilde değerlenecek…
Ama kime ne…
***
Değil işte! Birkaç yıl önce okuduğum bir haber ‘bize ne’ dedirtmiyor…
Bolu’nun bir ilçesi…oranj1-horz
Geçim kaynağı başta elma.
Bir üretici olan Şükriye Hanım ürününü satamayınca ‘ne yapacağım ben, borçlarımı nasıl ödeyeceğim’ diye düşünmeye başlıyor. Eda Hanım diye bir köylüye danışıyor. O’ da ‘pekmez yapıp satalım’ diyor. Hemen elleri, kolları sıvayıp işe başlıyorlar. Kısa sürede ‘elma pekmezi’ tanınıyor. İşi biraz daha ilerletip, ‘Eda Teyze Pekmezleri’ paketlenip, şişeleniyor… Böylece elma pekmezi marka oluyor…
***
Şimdi, puf koltuklarında uyuşuk uyuşuk uzanarak, dudak aralarından çıkan yüzdeleri bedele boğanlar, ‘portakal pekmezi mi’ der gibiler. Olsun! Şu an onlara yanıt veremem, çünkü ‘portakal pekmezi’ olup-olmayacağı konusunda bilgisizim. Buna karşın, portakalın başka alanlarda değerlenebileceğini düşünüyorum.
***
Portakal yenilmeyle olmuyor.
Portakal suyu içmeyle de!
Portakalı tüketecek başka kanallar aramak gerekiyor…
Daha önce duyduğumu anımsamıyorum.
İnternet tutkunu olan bir tanıdık, üç-beş dosya kağıdıyla geldi yanıma. ‘Portakalla ilgilendiğini biliyordum. Geçenlerde internette dolaşırken gözüme takıldı. İlginç bulduğum için de bir çıkışını aldım. Yararlanırsın’ dedi.
Başlık: Portakal Şarabı Yapılışı…
Gerekli malzemeler, yapılış biçimi, bekleme süresi…
Olayı ilginç bulmadığımı söylersem yalan olur. Ben, ‘elma pekmezi’ ya da ‘portakal şarabı’ olabileceğini düşünmemiştim doğrusu.
Üstelik Çukurova Üniversitesi’nde böyle bir çalışmanın olduğunu, geçtiğimiz yıllarda satışı bile yapıldığını, Kozan yerli portakalı şırası üzerine tezler hazırlandığını da…
Tadı başlı başına bir anlam taşıyan Kozan portakalının dalında çürümeye yüz tuttuğu günümüzde, ‘Portakal Şarabı’ konusuyla ilgilenecek birileri olur kanımca; yazgısıyla baş başa bırakılmaz.
Salt bu da değil; likör, sirke, parfüm de var…
oranj1-horz

Oktay EROL

25.03.2017 09:50:34

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI