İfral TURGUT

Tarih: 27.02.2020 12:51

ROMAİN GARY YA DA EMİLE AJAR:BİR BEDENDE İKİ KİŞİ 

Facebook Twitter Linked-in

Romain Gary…Yazdı, film çekti, diplomatlık yaptı, konsolos oldu, savaş pilotluğu bile yaptı. Bir bedene iki kişiyi sığdırdı. Ölünceye kadar da kimse bilemedi

Liyvanya’da doğdu. Annesi bir Kazak, babası ise Yahudi idi. Babası evi terk etti. Bir daha da  hiç görünmedi. 14 yaşındayken annesiyle Fransa’ya göç ettiler.

Annesi onu kendisi gibi tiyatrocu olarak yetiştirmek istiyordu. Ama Romain’de o yetenek yoktu. Onun ilgisi edebiyattı.  Annesine göre, maden tiyatrocu olamayacaktı, o da ya diplomat, ya da subay olmalıydı. Annesini bıraktı hukuk fakültesine girdi.

Yazıyordu. Yazıları gazetelerde yayınlanmaya başladı. Hatta bir gazeteden 1.000 Frank aldı. Büyük paraydı. Aldı parayı, doğruca bir birahaneye gitti ve kendisine bir ziyafet çekti.

Gazeteler kendisinden ucuz ve derinliksiz hikayeler yazmasını isteyince işinden soğumaya  ve gazetelere yazı göndermemeye başladı. Bir yandan da annesini mutlu etmek istiyordu. Rastgele dergilerden yazılar kesip annesine gönderiyor, bunları değişik isimlerle kendisinin yazdığını söylüyordu.Açlık günleri başlamıştı. Hatta açlıktan sokak ortasında bayıldığı bile oluyordu. Mecburen para karşılığı küçük hikayeler yazmaya başladı.

Hukuk Fakültesi’nin son sınıfındayken askerlik hazırlık kurslarını da tamamladı ve birden savaş pilotu oluverdi. Subay elbisesini giydi. Çıktı annesinin karşısına. Onu mutlu etmişti.Ancak savaş şartları anne ile oğul arasındaki irtibatı azalttı.

Bir yandan savaşta hayatta kalmaya çalışırken diğer yandan da “Avrupa Eğitimi” adlı kitabı üzerinde çalışıyordu. Savaşın bitmesine yakın kitap bitti ve bir İngiliz yayıncı tarafından basıldı.

Haberi hemen annesine vermek için bir mektup yazdı ama mektuba bir türlü cevap gelmedi. Annesi ölmüştü. Ama ölmeden önce yüzlerce mektup yazarak bir arkadaşına bırakmış, oğluna hep ümit vermek için mektupların düzenli olarak Romain’e ulaşmasını sağlamıştı.

Nihayet savaş bitti. Artık hem ünlü bir yazar, hem de diplomattı. “Cennetin Kökleri” adlı romanıyla, Fransa’nın en prestijli edebiyat ödülü, Goncourt Ödülü’nü de aldı. Ama başarı eleştiriyi de getirdi. Eleştirmenler ona inanılmaz derecede saldırmaya başladı. O da kendine başka bir kimlik buldu: Emile Ajar.

Bu sırada sinemanın efsanevi kadınlarından Jean Seberg ile tanıştı. Aşık oldular birbirlerine ve evlendiler. Önünde başka bir dünya açılmıştı. Senaryolar yazmaya başladı. Yeni ismi Emile Ajar’ın prestiji gittikçe artıyordu.

Bir süre önce yazmıştım. Jean Seberg ilginç bir şekilde intihar etti. Bu intihardan sonra Ramain de bunalıma girdi. Sonra, “Daha çok yaşarsam, ne olacak,” diye düşünmeye başladı. Aslında fazla da düşünmedi. 2 Aralık 1980’de, Paris’te tabancasını çevirdi kendisineve yaşamına kendi elleriyle son verdi. Gereksiz bir hayatı uzatmanın anlamı yoktu.

 

Memnundu sanki yaptığı işten. Kısa bir mektup bıraktı ardında. “Çok eğlendim, teşekkür ederim. Hoşça kalın,” diyordu. Ve büyük bir başarıyla sakladığı kimliğini de açıklıyordu. Romain Gray ve Emile Ajar kendisiydi. Bir bedene iki kişi sığdırmıştı.

İNTİHARIN HAYATTA ALINACAK EN BÜYÜK KARAR OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRÜM.

 

AMA…

 

 

 

 

 

 

 
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —