Sakarya Meydan Muharebesi, Osmanlının,13 Eylül 1683 günü Viyana'da başlayan çekilmesinden, 238 sene sonra kazandığı ilk meydan savaşıdır.
Yunan General Papulas, ordularına Ankara'ya harekât emri vermişti. Savaşı Yunan tarafı kazansaydı TBMM, Sevr Antlaşması'nı kabul etmek zorunda kalacaktı.
Aslında Papulas,başlangıçta bu harekâta şiddetle karşı çıkmıştı. Çünkü ordunun ıssız ve yolsuz Anadolu topraklarının derinine sürüklemesinin ağır sonuçlar doğurabileceğini düşünüyordu. Ama kamuoyundan gelen yoğun baskılara ve "Ankara Fatihi" olmanın cazibesine de karşı koyamadı.
Ordumuz ise, Kütahya ve Eskişehir yenilgilerinden sonra kritik bir duruma düşmüştü. Cepheye gelerek durumu yerindeinceleyen Mustafa Kemal , Batı Cephesi birliklerinin Yunan ordusuyla arada büyük bir mesafe bırakılarak, Sakarya Nehri'nin doğusuna çekilereksavunmayı bu hatta kurmaya karar verdi. İşte Mustafa Kemal’in, "Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz,” dediği yer burasıdır.
OrduSakarya Nehri doğusuna çekildikten sonra, Yunan birlikleri taarruz için tam dokuz gün Türk birlikleri ile karşılaşmadan yürüdü. Ordumuz Sakarya’nın doğusunda geniş bir alana yayılmıştı. Yunanlılar doğru dürüst nereye saldıracağını bilmeden taarruza başladı. Fakat bu taarruzlarında başarısız oldular.
Ordumuz çekiliyor, Yunanlılar takip ediyordu. Ama ordumuzun hattı değil, sathı müdafaa ettiğinin farkında değillerdi. Bu arada 5. Türk Süvari Kolordusu Yunanlıların ikmal hatlarına taarruzlar yaparak, düşmanın kolunu kanadını kırıyordu.
Türk Ordusu, 10 Eylül'de Mustafa Kemal Paşa komutasında karşı taarruz başlattı. Önce, stratejik bir nokta olan Çal Dağı geri alındı. Şimdi Yunan Ordusu geri çekiliyordu. Eskişehir-Afyon'un hattının doğusuna kadarçekildiler. Sivrihisar, Aziziye, Bolvadin ve Çay düşman işgalinden kurtuldu.
Savaş, 22 gün geceli gündüzlü sürdü. Yunan Ordusu kaçıyor, kaçarken de, Türklerin kullanabileceği hiçbir şey bırakmamak için, demir yollarını, köprüleri havaya uçurarak, köyleri yakıp yıkıyordu.
Subaylarımız hep ön saflarda savaşmıştı, çok sayıda subay kaybımız oldu. Bu yüzden bu muharebeye "Subay Muharebesi" adı verildi. Atatürk de bu muharebe için "Sakarya Melhame-i Kübrası" yani “Kan Gölü” demişti.
Gerçek bir savaştı, gerçek bir komutan tarafından yönetilmişti. Savaştan sonra, Büyük Millet Meclisi kendisine, 5 Ağustos 1921 tarihli kanunlaMüşir (Mareşal) rütbesi ile Başkomutanlık unvanını verdi. Anasının ak sütü gibi helal unvanlardı.
Sakarya Savaşı'nın kazanılmasıyla, Türk milletinin savaşın kazanılacağına olan inancınıyeniden kazanılmış, sıra 9 Eylülde düşmanı denize dökmeye gelmişti.
Ayrıca, başta İngiltere olmak üzere, uluslararası toplumun Türkiye’ye bakışı değişti, İngiltere Yunanistan’dan desteğini çekti.