SALGINLARLA SİSTEM KENDİNİ (Mİ) GÜNCELLİYOR…

Hep bir “salgınla” karşı karşıyayız! Dikkatli biçimde düşünüldüğünde, “salgınların” birçoğunun “sistemin” istemi doğrultusunda kurgulandığını görürüz! İşin başında sanki bir “zorunluluk” gibi gösterilme girişimlerini unutmayalım!

Hep bir “salgınla” karşı karşıyayız! Dikkatli biçimde düşünüldüğünde, “salgınların” birçoğunun “sistemin” istemi doğrultusunda kurgulandığını görürüz! İşin başında sanki bir “zorunluluk” gibi gösterilme girişimlerini unutmayalım! Yaşamın doğal ilerleyişi içerisinde oluşan gelişmelerin sonucu olarak “kafalarımıza” yerleştirmeye çalışırlar! Toplumsal baskı kurarlar; ellerindeki medya güçleriyle, bir yandan da korkular, “tehditler”, cezalar yağdırırlar! 

İlerleyen süreçte “öyle” bir noktaya” gelinir ki; “sistemden” daha çok “yurttaşlar” suçlu bulunur! Neden öyle giyindiği, neden öyle oturduğu, neden iyi beslenemediği, neden öyle toplumun arasına karıştığı, neden iyi eğitim almadığı, neden bağışıklık sistemini güçlendirmediği, neden “istenenlere” uymadığı sorgulanır! Düşünürün “insan kabına göre insandır” tezini çürütmeye çalışırlar sözde… Bu ülkede yaşayacaksın; eşit paylaşımdan, kazanımdan, erinçten, temel haklardan, barınmadan, beslenmeden, dinlenmeden, yaşamdan istediğini alamayacaksın, ancak alanlar gibi “gönenç” içinde yaşayacaksın! Nasıl olacak ki bu?

***

Biz hep covid19 dönemini “salgın” olarak düşünüyoruz değil mi? O dönemde “aşıdan” kaçanlara sokaklar yasaklanmış, marketlere/ hastanelere girdirilmemiş, toplu taşımaya bindirilmemiş, görüldüğü yerde cezalar yazılıp bir de azarlanmıştı! Neden; çünkü sistem öyle istiyordu da ondan! Üç ayda, “faz süreleri” göz önünde bulundurulmadan ortaya çıkarılan “aşıların” belirli aralıklarla kullanılması gerektiği belirtilmiş, üstelik “gelecekte bana bir şey olursa ben sorumluyum” dedirterek!

“Aşı karşıtları” olarak nitelenenler “o” dönem “mrna aşıları ilerleyen yıllarda kan pıhtılarına neden olacak, ansızın gelen kalp yetmezlikleri nedeniyle genç yaşta insanları kaybedeceğiz” dediklerinde perşembeyi çarşambadan görmüş “ermiş” gibi bakıp, “aldatıyorlar, aşı olmayı sakın savsaklamayın” uyarısını sürdürüyorlardı! Peki şimdi, son iki/ üç yılda, özellikle Avrupa ülkelerinde “aşı üretici firmalara” açılan davaların nedenini hiç düşündünüz mü?

***

Bu kurgunun ardında, yalnızca bir sağlık önlemi değil, aynı zamanda sistemin kendi varlığını sürdürebilmesi için ortaya koyduğu yapay korkularla birlikte manipülasyonlar yer alıyor. İnsanları önce tehditlerle ayar verilen, ardından "uyum sağlamayanları" toplumdan dışlayan bu oluşum, aslında bireyin özgür istencini sistematik olarak yok eden bir düzenin parçasıdır. 

“Salgına” karşı uğraş verdiği ileri sürülen sistem, kimi zaman hastalıkların asıl kaynağına dönüşmüştür. Çünkü bu salgınlar, yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda ekonomik, politik çıkarların da sonucudur. Küresel ilaç firmalarının “çıkarcı iş birliği” sonucudur da! Yüz milyonlarca insanın aynı doğrultuda hareket etmesini sağlamak, algılar üzerinden yönlendirilmiş bir kitlesel yönetim biçimidir. 

***

Tüm bu “sistemin” içinde, gerçekten ne denli özgürüz? Sistem bize seçenek sunduğunu ileri sürerken, aslında yalnızca kendisi için uygun olanı mı dayatıyor? Bugüne dek "zorunluluk" gibi gösterilen kaç şeyin yıllar sonra yalnızca bir manipülasyon olduğu ortaya çıktı? Toplumlar “iyi niyetli”, “zorunlu” olarak sunulan değişimlere ne denli sorgusuzca uydu? Belki de insanları yönetmenin en etkili yolu, onların bu yönetimin içinde "özgür olduklarına" inandırılmaları gerekiyordu...

Daha fazla kontrol için oluşturulan korku düzeninin içinde, gerçek tehlikenin bir virüs olmadığını, tersine sistemin insanların sorgulama yetisini törpülemesi olduğunu görmemiz gerekiyor kanımca! Bugün sorgulamak hem ayrıcalık hem de en temel insan hakkı! Salgınları, bunalımları, sözde çözümleri düşünelim; tüm bunlar gerçekten yalnızca bizim iyiliğimiz için mi tasarlanıyor? Yoksa her yeni kriz, bizi bir adım daha “boyun eğmeye” zorlayan sistem kendini güncellemesi mi? 

 


Oktay EROL

27.05.2025 10:50:00

YAZARLAR


ABB’DEN HAŞEREYLE MÜCADELE AÇIKLAMASI

YENİ ADANA STADININ YERİ NASIL OLUŞTU?

Ergül HALİSÇELİK Yazdı / REFORM MU, KUŞATMA MI? YEREL YÖNETİMLERDE YENİ DÖNEM TARTIŞMALARI

KURBAN ATIKLARI ÜCRETSİZ OLARAK BERTARAF EDİLECEK

YUMURTALIK, MAVİ BAYRAKLI OLDU

ÇİLTAR 5.KEZ SÜPER LİG ŞAMPİYONU

ÇUKUROVA’DA KURBAN SATIŞ VE KESİM YERLERİ BELİRLENDİ

BEL FITIĞI GÖRÜLME YAŞI 15’E KADAR DÜŞTÜ!

Ç.Ü’DE GÖRME ENGELLİLER İÇİN PROJE

S3 VE KARTAL ARACI TANITILDI

81 İLİN BAYİLERİ ADANA’DA BULUŞTU

AKILLI ULAŞIMIN BAŞKENTİ “İSTANBUL” SEÇİLDİ

TÜTÜN KULLANIMI HER NEFESTE KANSERE YAKLAŞTIRIYOR

KARALAR SOLAKLI MAHALLE MERKEZİNİ AÇTI

SEYHAN BELEDİYESPORLU GENÇLER TÜRKİYE ŞAMPİYONASINDA

MMO BAŞKANLIĞINA LEVENT DENİZ SEÇİLDİ

LİSTEDE ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ YOK