SESSİZ SALGIN: YOKSULLUK

Aileler en temel gereksinmelerini karşılayamaz duruma gelirken, ekmeğin gramajını düşüren marketler, pazarda taneyle sebze alan yurttaşlar, okula aç giden çocuklar bu gerçeğin birer parçası.

Türkiye’de son yıllarda derinleşen, sessizce yayılan bir salgın var: Yoksulluk. Yıllardır istatistiklerde yerini bulan bu kriz artık sokaklarda, evlerde, belleklerde yer edindi! Aileler en temel gereksinmelerini karşılayamaz duruma gelirken, ekmeğin gramajını düşüren marketler, pazarda taneyle sebze alan yurttaşlar, okula aç giden çocuklar bu gerçeğin birer parçası. 

Yoksulluk, bir ekonomik sorun değil yalnızca… Toplumu derinden sarsan bir bunalım! İşsizliğin her geçen gün arttığı, asgari ücretle geçinmenin olanaksız duruma geldiği bir ülkede, milyonlarca insan günü nasıl çıkaracağını düşünüyor. Bugün Türkiye, yalnızca gelir eşitsizliğiyle değil, “çalışsa bile yoksul kalanlar” gerçeğiyle de yüz yüze! 

***

Bu sistem, yoksulluğu ortadan kaldırmaya değil, onu yönetmeye odaklanmış durumda. Anımsarsınız, “iktidar” sıkça yoksulluğa çözüm ürettiğini değil de “destek sayısının” arttığını yineler!  Ekonomik sistem, milyonlarca insanın düşük maaşlarla çalışmasını, borçlanarak yaşamayı sürdürmesini istiyor, daha güçlü olmak için! Çünkü ucuz gücü, büyük anaparadar grupları için vazgeçilmesi düşünülmeyecek bir fırsattır! Hakları yasalarla kısıtlanarak, açlık sınırı altında çalışmaya zorlanarak yaşama karşı uğraş veren emekçilerin yoksulluğu değil, anaparaya koyduğu artı değerdir önemli olan!

Emekçinin, yoksulluktan kurtulmak için sistemi değiştirme/ söz sahibi olma gücünden yoksun olduğu bir düzende; emek değersizleşirken, yoksulluk yalnızca bir ekonomik veri değil, toplumsal bir kontrol mekanizmasına dönüşüyor! Bankalara borçlanan, sosyal yardımlarla yaşamda kalmaya çalışan kitleler, sistemin ekonomik/ siyasi dengelerinin korunmasına “zorunlu” olarak katkı veriyor. İnsanlar yaşamda kalma çabası verirken, yöneticiler bu “kırılgan yapıyı” sürdürülebilir bir araç olarak görüyor.

***

Yoksulluğun yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi bir denetim aracı olduğunu sokakta/ pazarda/ markette alışveriş yaparken tanık oluyoruz! Geliri düşük olan yurttaşlar, politikayla ilgilenmek yerine yaşamda kalma uğraşına odaklanır doğal olarak; çalışmazlarsa gereksinmelerini karşılamaktan da uzaklaşırlar!

Seçimler yaklaşırken, hükümetler kısa süreli yardımlarla kitleleri kendi politikalarına bağlamaya çalışır. İşsizlik ya da çalışırken patronun işten çıkarma korkusu, halkın karşı koymasını engeller; sosyal yardımlar, sistemin sürekliliği için bir ödül mekanizmasına dönüşür. Ekonomik krizler bilinçli şekilde yönetilerek 'istikrar' söylemi üzerinden oy kazanılır. Halk ekonomik belirsizlik içinde bırakıldıkça, “iktidara” olan bağımlılık artar. Sistem için yoksulluğun çözümü değil, sürdürülebilirliği amaçtır!

***

Kurban Bayramı yaklaşıyor. Ancak milyonlarca asgari ücretli, emekli, yoksul yurttaş için bayram artık sevincin/ dayanışmanın değil, ekonomik sıkıntının somut biçimi... Kurbanlık fiyatları, çalışan ya da emekli için zorluklarla dolu. Kazancı zorunlu gereksinmelerine yetmeyen emekçi, bayram alışverişi yapabilmek için ya borçlanmak ya da en temel gereksinmelerinden uzak durmak zorunda. 

Et tüketiminin lüks olduğu bir ülkede, bayram sofraları kurulamıyor artık. Borçla kutlanan bayramlar çözüm olmaktan öte, milyonları daha sorunlu geleceksizliğe sürüklüyor. Yoksulluğun derinleştiği bir ortamda, Kurban Bayramı artık dayanışmanın değil, ekonomik uçurumların daha da belirginleştiği bir zaman dilimi…

***

Yoksulluk salgını, sistemin sürekliliğini sağlamak için yönetilen bir bunalım olsa da halk bilinçlenip örgütlenirse, hakça paylaşım olası... Bugün milyonlarca insan, hak ettiği yaşam düzeyinden uzak, bu salgın her geçen gün daha fazla kişiyi içine çekiyor. İnsanların yazgıları banka kredilerine,yoksulluğun büyümesine aldırmayan yardımlara tutsak ediliyor. 

Unutmamalı; yoksulluk yazgı ya da, bireysel bir seçenek değildir... Sistemin yapısal, derinleşen yüzüdür! Sistem, milyonları yoksulluğa tutsak etmeyi, salgınları güçlü kılmayı, toplumsal dayanışmanın/ örgütlü çabalamanın/ emeğin değer bulmasının önünde engel olmayı “hep” sürdürecek. İnsanları açlık sınırında tutan bir sisteminsürdürülebilir olması olası mı; sorgulayın!Bayramlar umut, neşe, paylaşmak anlamına gelecek; çünkü yaşam hep var! 


Oktay EROL

30.05.2025 12:47:00

YAZARLAR


SEYHAN VE CEYHAN BELEDİYE BAŞKANLARI GÖZALTINDA

GÜNÜN FOTOĞRAFI/ BİR TUTAM ADANA

KAÇAK MEZBAHADA 2.5 TON AT ETİ

TATİL YERLERİNDE GİZLİ KAMERALARLA BİRLİKTE GÜVENLİK KAMERALARI DA TEHLİKE SAÇIYOR

TÜRKİYE’DE ÇOĞUNLUK İNEK SÜTÜ TERCİH EDİYOR

ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN GELMEK İÇİN PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK ŞART!

SAĞLIKÇILAR NELER İSTEDİKLERİNİ AÇIKLADI

ENGELSİZ FİLMLER FESTİVALİ 2025’TE ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU

VETERİNER HEKİMLER ODASI BAŞKANI KÖSE'DEN KURBANLIK UYARISI

YÜREĞİR’DE SPOR TESİSİNE SALDIRI

KARALAR: “İMAMOĞLU’NUN YOKLUĞUNA SESSİZ KALAMAYIZ”

TBB MECLİS BAŞKAN VEKŞİLLERİNİ SEÇTİ

YÜREĞİR’E BELEDİYELER BİRLİĞİNDEN 2 ÇÖP KAMYONU

"ÇOCUKLAR CAMİDE KUR’AN DA ÖĞRENİR, EĞLENİR DE"

KURBANLIKLARA 147 MİLYAR LİRADAN FAZLA PARA ÖDENECEĞİ TAHMİN EDİLİYOR”

Düzgün COŞKUN Yazdı/ "ÜRETMEZSEK ÜRETENE MUHTAÇ OLURUZ”

“ADANA MAARİF ORKESTRASI VE HALK DANSLARI TOPLULUĞU” GÖSTERİSİ