Lost Horizon (Kayıp Ufuk)James Hilton’un 1933’de yazdığı bir kitap.Konusu Asya’da büyülü bir yer. Adı,Shangri-La…
Ulaşılması mümkün olmayan, modern toplumun kötülüklerinden uzak, sevginin geleneklerle yaşatıldığı barışçı bir ülke. Türkçesi Yer Yüzü Cenneti. Kuzey Tibet’te, Himalayalar tarafından korunan bir vadi ve bir Lama Manastırınınhikayesi.
Hikayenin baş kahramanı Robert Conway, tuhaf bir uçak kazası sonucunda hayatta kalmışve buraya gelmiştir. Burası, karlı yamaçlar üzerinde muhteşem bir yerdir. Halkı katı kurallar yerine, sağduyu yönetilen ılımlı bir topluluktur. Sadece topluma yetecek kadar üretim yapılır. Artan zamanda edebiyat ve sanatla uğraşılır. Yönetim tarzı bilgecedir. Geleceği görebilir ve yaklaşık 200 yaşına kadar yaşayabilirler.
Shangri-La’da dünyanın tüm kültür ve dinlerinin öğretileri korunup kuşaktan kuşağa aktarılır. Sanatın her türlüsüne saygı duyulur ve modern dünyayı istila eden barbarlar tarafından yok edilmesinin önüne geçmeye çalışılır. Bütün kötülükler yasaklanmıştır.
Kısacası, Şangri La doğasıyla, insanlarıyla, yönetim sistemiyle, Yeryüzü Cenneti adını hak eden bir yerdir.
Şimdi biz gelelim esas konumuza.
Yıl, 1966..Amerika’nın 6. Filosu İstanbul’a gelmiş Dolmabahçe’nin karşısında demirlemişti. Filonun bayrak gemisinin adı Shangri La idi. Halkın gezmesine izin verdiler. Gezenler, içinde sahte bile olsa bir cennetin olmadığını, aslında nasıl ölümcül bir mesaj verdiğini gördüler.
Alıştı Amerikalılar…18 Temmuz 1968’de yine geldiler. Aynı yere demirlediler… O zaman Z kuşağı yoktu. 68 kuşağı vardı. Denize döktü Amerikan askerlerini.
Aradan 50 sene geçti. Amerikalıların denize döküldüğü yerin tam karşısına lüks bir otel dikildi. Adı: Shangri La. Odalarıyla, salonlarıyla, restoranlarıyla, barıyla ve Boğaz manzarasıyla cenneti vadeden bir otel.
SORMADAN EDEMİYORUM…
HAFIZANIZI YOKLAYIN…