İfral TURGUT

Tarih: 07.04.2024 19:36

SİS ve RÜCU

Facebook Twitter Linked-in

Bugün biraz ben söyleyeyim ama daha çok siz anlamaya çalışın, lütfen. İfadenin simgeselliği içinde ne söylemek isterken, aslında ne demek istiyorum.

Tevfik Fikret, şair, öğretmen. Devrimci, idealist fikirlerinden dolayı fikirleriyle Atatürk’ün, ”Ben inkılap ruhunu Fikret’ten aldım,” dediği vatansever. Sürgünlerle, baskılarla ama hep aydınlık fikirlerle dolu fırtınalı bir hayatı ne yazık ki henüz 48 yaşına son bulan büyük kayıp.   

Osmanlı İmparatorluğu çöküş içinde. Fikret korkunç karamsar. Aşiyan’dan Boğaz’ı seyrediyor. Boğaz’da sisten göz gözü görmüyor. Fikret   Abdülhamit’in polislerince göz hapsinde. İçindeki sisi şiire dönüştürür.

“Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid,   
Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.”

(Ufuklarını yine inatçı bir duman sarmış. 

Bir beyaz bir karanlık ki, gittikçe artıyor.)  
 

“Lâkin sana lâyık bu derin sürte-i muzlim,  
Lâyık bu tesettür sana, ey sahn-ı mezâlim!” 

(Ama bu derin karanlık örtü sana lâyık.

Layık bu örtünüş sana, ey zulümler sahası!) 

“Ey köhne Bizans, ey koca fertût-ı müsahhir,  

Ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir; 

(Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak, 

Ey bin kocadan artakalan dul kız.)

“Mûnis, fakat en kirli kadınlar gibi mûnis;  
Üstünde coşan giryelerin hepsine bî-his.”

(Cana yakın, hem de en kirli kadınlar gibi; 

İçerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.) 

 

“Hep levs-i riyâ, dalgalanır zerrelerinde,  

Bir zerre-i safvet bulamazsın içerinde.” 

(Zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır, 

İçerinde asla temiz bir zerre bulamazsın.) 
 

“Milyonla barındırdığın ecsâd arasından  

Kaç nâsiye vardır çıkacak pâk u dirahşan?” 

(Milyonla barındırdığın insan kılıklarından  

Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?) 

“Örtün, evet, ey hâile… Örtün, evet, ey şehr;   
Örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!” 

(Örtün, evet, ey felâket sahnesi. Örtün artık ey şehir;

Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi.)

Fikret bu şiiri 31 Mart 1901’de yazdı. Memleket zulüm içinde inim inim inliyor, insanlar kendi memleketinde, kendi evinde kendi devletinin esiri. Fikret kızgın, Fikret öfkeli. Saray zevk içinde millete sırtını dönmüş, milletini görmüyor, görmek istemiyor, gördüğüne aldırmıyor. Fikret’in kızgınlığı, öfkesi biraz da kendisine, çaresizliğine. Özgürlüğe susamış insanlar için istibdat dönemlerinde bir şey yapamamak kadar ağır ceza olamaz.

Ve aradan geçen altı yıl sonra ..Meşrutiyet her ne kadar askerî bir darbe sonucu ilan edilse de, özgürlük vadediyordu. Özgürlük…İnzivadan çıktı Fikret ve İstanbul’dan özür diledi.

(Yarın: RÜCU)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —