SON BAŞBAKANI BAYAR’DAN ATA’NIN HASTALIK GÜNLERİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İktisat Bakanı, İş Bankası’nın Kurucu Genel Müdürü ve Atatürk’ün son Başbakanı Celal Bayar, Gazi’nin hastalık dönemlerini şöyle anlatmış:

İktisat Bakanı, İş Bankası’nın Kurucu Genel Müdürü ve Atatürk’ün son Başbakanı Celal Bayar, Gazi’nin hastalık dönemlerini şöyle anlatmış:

“Ben başvekil olduktan az sonra, Atatürk’ün halinde bir durgunluk, bir yorgunluk görülüyordu. Ara sıra da burnundan kan geliyordu. Tabii biz bunun mânâsını anlamıyorduk. Sabahleyin ilk iş olarak uyumadan Çankaya’ya çıktım. “Atatürk’ü göreceğim” dedim, haber verdiler. “Giyineyim de, öyle kabul edeyim” diye haber gönderdi. Çok nazik adamdı, terbiyeli adamdı. “Ben onun evladıyım, giyinmesin, yorulmasın” diye haber gönderdim. Kabul etmedi. Yarı giyinmiş halde yatağından çıktı, şezlongun üzerine bağdaş kurarak beni kabul etti.

“Ben bir evhama (kuşkuya)kapıldım, sizi muayene ettirmek istiyorum, merak da ediyorum. Sizi muayene ettireceğim” dedim. “Ne yapacaksın?” dedi. “İki mütehassıs (uzman) getirmeyi düşünüyorum. Birisi Alman, diğeri Fransız, bunu tercihinize arz ediyorum” dedim. Düşündü, “Yapma bunu. Hatay meselesinin en hararetli müzakere edildiği zamandayız, kararın arifesindeyiz. Eğer benim hasta olduğumu anlarlar ise, senin vazifen müşkülleşir” dedi. Bana da iltimas ederek konuşuyor. Halbuki Hatay Meselesi’ni ta iptidasından intihasına (başından sonuna) kadar hep o idame (devam) ettirmiştir ve o bize yalnız direktif vermiştir. Buna rağmen çok kibar bir insan, beni öne sürüyor. “Sizin vazifenizi müşkülleştirir”(zorlaştırır) dedi. Sıhhatini ihmal ediyordu, memlekete zarar gelir diye. Atatürk işte böyle bir adamdı.

Doktorları seçti. Çankaya’ya geldiler. Atatürk’ü muayene ettiler. Ben de onun oğlu ve en yakını sıfatıyla onların peşini bırakmıyorum. Muayenelerinde de, aralardaki konsültasyondaki konuşmalarıyla da takip ediyordum. Hepsi menhus (uğursuz) hastalığın teşhisini koydular. Bizim doktorların teşhisleri de aynı idi. Yani bizim doktorlarımız da aynen gerçeği görmüşlerdi. Tekrar çare arayışına girdim. Tedbirden öte tedbir vardı, her şeyi denemek lazımdı. Daha sonra randevu aldım tekrar gittim. “Size başka Avrupalı doktorları getirtmek istiyorum, hangisini tercih edersiniz?” dedim. Bu defa büyük bir teslimiyetle, boynunu bükerek, “Ne yapacaksan yap çocuk, ben hastayım, ” dedi. O sırada nasıl yere düşüp bayılmadığıma ben de halâ hayret ederim. O manzara karşısında o kadar ızdırab duydum. Fischer’i tercih etti ve o geldi. Onun da muayenesinde bulundum. Fischer’e muayeneden evvel şunu söyledim. “Atatürk bizim için her şeydir. Türkiye’de benim için, Türk milleti için ondan daha büyük başka bir kıymet yoktur. Her şeyin üstünde kıymettir. Türk milletine karşı onun hayat ve sıhhatinden ben mesulüm (sorumluyum). Her şeyden evvel doğruyu söyleyeceksin” dedim. Muayene etti. Doktor Atatürk’ü muayene ederken ben de bütün dikkatimle onu takip ediyorum. Doktor muayene ederken dudağını ısırdı. Anladım ki fena bir vaziyet var. Tutamadım kendimi. Doktor muayenesini bitirdikten sonra Atatürk’e “Büyük kumandan, büyük asker, daima siz emredersiniz ama bu işte ben kumandanım, bana tabi olacaksınız” dedi. Atatürk’ün hoşuna gitti bu söz. Ondan sonra alacağı tedbirleri söyledi. Hiç itiraz etmedi. Azim ile onun dediklerini yaptı. Ne dediyse yaptı. Fakat bu menhus (uğursuz) hastalık hiç müsâmaha (hoşgörü) etmedi. Onun bazen müddetleri oluyor. O müddetleri bile uzatmadı ve bildiğiniz netice hâsıl oldu.

Bir ara doktorunun tavsiyelerini şiddetle uyguladığı için hastalığında bir iyilik görüldü, ayağa kalktı. Adana’ya gitmek istedi ve gitti. Adana’da Hatay’ lı kızlar matem elbisesi giyerek karşısına çıktılar. “Hatay’ı kurtar Paşam, senden istiyoruz” dediler. Onun üzerine kendisini tamamen sıhhatte veya zinde kabul etti, hastalığını unuttu. Askeri resmi geçit yaptırttı. Uzun müddet ayakta kaldı orada. Bu hareketinde siyasi bir mesaj da vardı. Askerin resmi geçidini yapmak vesilesiyle Fransızlara anlatmak istiyordu ki “Dediğim olacaktır. Her şeye hazırım, göze aldım”. Bu arada bize yine raporlar geliyor. Atatürk kilo alıyor diye. Biz demek ki vücut vazifesini görüyor diye memnun oluyorduk. Halbuki su toplamaya başlamış. Bir devir bitiyor, ikinci devir başlayacak. Geldi, geldikten sonra yattı, yataktan çıkamadı.”

(DEVAM EDECEK)

 

FOTOĞRAFLAR:

BAYAR’LA

ÖNCE HİZMET: Sağlığındaki ciddiyetin rahatsızlığı giderek artıyordu. Fakat Gazi dış dünyaya karşı sapasağlam görünmeyi yeğ tutmaktaydı. O kritik dönemlerde, Başvekil Celâl Bayar ve doktorlar elden geldiğince refakat etmekteydi.

KUPÜR

YAYIN BAŞLAMIŞTI: 19 Mayıs 1938 tarihli gazete, “Beyrut’ta yayılan halen haber” başlığıyla veriyor ve Paşamızın ciddi bir sıkıntısı olmadığını vurguluyordu. Paşamız, özellikle Hatay Meselesini dikkate alarak hastalığının duyulmaması için tüm gayretlerin seferber edilmesini istemişti.


Nurettin ÇELMEOĞLU

13.11.2025 18:21:00

YAZARLAR


ADANA İHD’DE VEFA KÖŞESİ VE KÜTÜPHANE AÇILIŞI

GÜNÜN FOTOĞRAFI/ TBMM GENEL KURULU

SAĞLIK HARCAMASI YÜZDE 89,6 ARTTI

Ç.Ü’DE HAYIRSEVER YATIRIMLARI KAMU İLE YARIŞIYOR

“ÇOCUKLARIMIZ DİŞ ÇÜRÜĞÜ İLE TANIŞMASIN”

DSİ’DEN ADANA’DA KURAKLIĞA KARŞI ÖNLEM

KALBİNİZİ SOĞUKTAN KORUYACAK 10 ALTIN ÖNERİ

HALK EKMEK’TEN ÇÖLYAK HASTALARINA YENİ YIL HEDİYESİ

ANTALYA’DA “BESLENME VE RADYOTERAPİ” HASTA OKULU

SEYHAN NEHRİ TAŞLÖPRÜ VE MARTILAR

ADANA’DA GASTRONOMİ ÜRETİM VE İŞLETME OFİSİ

“ADANA ANA KONTEYNER LİMANI PROJESİ OLMAZSA OLMAZIMIZDIR”

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİNE PLAKET

KIVANÇ; "AVRUPA’DA RÜZGÂR ARTIK SERT ESİYOR"

ADANA’DA ENGELSİZ RAKETLER PROJESİ

Vahit ŞAHİN Yazdı/ BİR ŞAİRİN KALEMİNDEN ADANA’NIN KURTULUŞU

ANAHTAR PARTİ’DEN ÜÇÜNCÜ YOL