Ne oldu şimdi? İstanbul’da İBB’de gerçekleşen soruşturmalar sürerken, “kazın ayaklarından biri” Adana’ya dek uzandı! Öyle söyleniyor! İçinde rüşvet almanın/ vermenin, “ihaleye fesat” karıştırmanın yer aldığı suçlamalar nedeniyle Seyhan’da Oya Tekin, Ceyhan’da Kadir Aydar da gözaltına alınanlar arasına eklendi! Üstelik aralarında Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut bile var!
İnsanlık adına sorayım: tamam, suçluysalar, böyle bir alış/ verişin içine girmişseler, insanlar açlıkla sınanıp/ muhalefetten “hakça duruş” sergilemesini beklerken ileri sürülen “suçları” işlemişlerse bedelini ödemeliler, halkın yüzüne çıkamaz duruma gelmeliler! Ancak yalnız bunlar mı? Üstelik öyle “gizli tanıklı” ya da “çelişkili ifadelerle” de değil; her şey apaçık/ kanıtlarıyla ortadayken sümen altında bekletilen “tüm” dosyalar da açılmalı! Bu “iktidara” yakın milletvekili ya da anakent belediye başkanı olabilir, ya da bakan da olabilir; “hakça” suçlamanın üzerine gidilmesi beklenmez miydi? Yargı önünde “aklanması” gerekmez miydi? Onun için bu “kaz ayaklarına” kuşkuyla bakanlardanım!
***
Bu konuda “yerinde” açıklama yapanlardan biri Adana Anakent Belediye Başkanı-Türkiye Belediyeler Birliği Başkanvekili Zeydan Karalar… Karalar, Belediye Başkanlarının gözaltına alınmalarına tepki gösterirken “Gözaltıları dikkatle takip ediyoruz. Belediye başkanları da soruşturulabilir. Ancak uygulanan yöntemler, sürecin adalet değil, siyaset ekseninde ilerlediğini göstermektedir. Hukukun üstünlüğüne, milletin iradesine sonuna kadar sahip çıkmaya devam edeceğiz” sözlerine yer verdi.
Aklın yolu bunu söyler! “Başkanlar suçludur” demekle olmuyor, “suçun kanıtları” olması gerekiyor! Başkanlar “suçu işlemediklerini” değil, suçlayanlar “kirliliği” göstermeleri gerekir; yasa böyle söylüyor! Bunun yanıtı “neden bana değil de ona” diye de açıklanamaz! Böyle bir “uygulama” olsa, sokakta gezecek insan bulamazsınız! Bu uygulama biçiminin “hakça” olduğunu düşünmek, “siyasi” olmadığını ileri sürmek de olanaksız!
***
Eğer bu soruşturma “hakça” yapılıyorsa, neden yalnız belirli “silkeleme” üzerine gidilir? Hukukun üstünlüğü, kişiye özel değil, herkese eşit şekilde uygulanması gereken bir uygulamadır! Eğer bir belediye başkanına yönelik “suçlar” varsa, aynı şekilde başka yerler için de saydam bir soruşturma süreci işletilmelidir. Ancak gelinen noktada, soruşturmaların “silkeleme” odaklı olması, hukuksal sürecin siyasetin etkisinde olduğu izlenimini güçlendiriyor.
Herkes için gerçek kanıtlar, hukuksal süreç açık şekilde ortaya konmalı ki toplumun içinde bulunduğu “yorgunluk” azalsın! Eğer hukuk herkese eşit şekilde işletilmeyecekse, ortaya çıkan tablo hukukun siyasallaştığını göstereceği gibi, hukukun üstünlüğünün yalnız muhalefet için gerektiği “sonucunu” doğurur ki, bu da toplumsal barışı bozar/ kirlilikleri sürdürür!
***
Kim/kimler halkın alın terini çalıyorsa, kim halkın dişinden tırnağından artırdığıyla varlığını güçlendiriyorsa bedelini ödemeli! Bu bir siyasi hesaplaşma olamaz; bu, halkın ekmeğinin küçülmesine neden olanların hesap vermesi sorunudur! Ücretli çalışan, emekli bugün açlıkla mücadele ediyorsa, yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde karamsarlığa bürünmüşse bunu yalnız ekonomik krizle anlatamayız, arkası kollanan yolsuzluk düzenin varlığıdır! Nasıl bugün milyonlarca insan temel gereksinmelerini karşılayamaz duruma geldiyse, yaşayamıyorsa, açlıkla sınanıyorsa bunların nedeni bu “doymazların” korunmasındandır!
Bir gün herkese gerekecek olan “hakça” bir uygulama olsaydı, yalnızca belirli isimler için değil, halkı sömüren tüm yapılar için aynı uygulamalar olurdu! Yoksulluğun kaynağı olan kirlilikler ortaya çıkmadan, soruşturmanın “hakça” yapıldığını kim söyleyebilir? Halkın yaşamını zorlaştıran, geleceğini çalan kim varsa, siyasi kimliğinden bağımsız olarak yargı önünde hesap vermesi gerekir! Bunu yaparken “insan onurunu” göz önünde bulundurmak, “suçlayıcı kanıtlar” ortaya koymaya özen göstermek gerekir! “Biz önce içeri alalım, içeride tutacak gerekçeler buluruz” denilerek yapılan tutuklamaların hiçbiri “hakça” olamaz; olsa olsa “haksızı” korumak olur!