İfral TURGUT

Tarih: 21.03.2024 19:29

SOYKIRIM ÇOCUKLARININ ANNESİ 

Facebook Twitter Linked-in

 

Eğer insansan ve insanı seviyorsan…Dininin ne olduğu, hangi mezhebe inandığın çok mu önemli? Hatta hiç dinin olmasa ama insan olsan…

Nazilerin Yahudi soykırımı had safhada. Ama   2.500 çocuğun hayatını söz konusu..

İrena Sendler'in Yahudi karşıtı ırkçı politikalara itirazı henüz bir üniversite öğrencisiyken başlamıştır. Üniversite yönetimi tarafından kendisine Yahudi arkadaşlarıyla aynı sırada oturamayacağı söylendiğinde, Sendler'in cevabı, "O halde bugün ben de bir Yahudiyim," olur.

Ve doğal olarak üniversiteyle hemen ilişiği kesilir. Oysa üniversite özgür düşüncenin ve ifade özgürlüğünün yaratıldığı ortamdır. Ya da olmalıdır.

Doğru bildiğinden şaşmaz Sendler. İkinci Dünya Savaşı sırasında yine insanlığın tarafını seçer ve Varşova gettosunda hemşirelik yapmaya başlar.

Böylece Sendler; 25 kişilik ekibiyle birlikte, 1940 ve 1943 yılları arasında 2500 çocuğu gettodan çıkarmayı, yani hayatlarını kurtarmayı başarır. 

Nasıl mı? 

  Varşova Gettosu’nda müthiş bit insanlık dramı yaşanmaktadır. Bir tifüs algını vardır. İrene sağlık ocaklarında hemşirelik yapmaktadır. Bu drama seyirci kalması mümkün değildir. Almanların tifüs salgını korkusundan yararlanıp, sağlık kontrolü yapmak gerekçesiyle gettoya girip çıkmaya başlar. Gettoda yaşayan çocukları oradan kurtarması lazımdır.   

Ambulanstan, sedyenin altından sırt çantalarına, kanalizasyon borularından yer altı tünellerine, el arabasındaki çuvallardan, bavullara ve hatta ceset torbalarında çocukları taşımaya kadar her yolu dener.

          Ancak İrena’ın bir problemi daha vardır. Önce Yahudi ailelerin güvenini kazanmalıdır. Ama böyle bir ortamda kolay mıdır ki bu? Onları çocukları Katolik manastırları ve barınaklarına götüreceğini söyleyerek ikna etmeye çalışır. Yahudiler zaten yeterince tedirgindirler. Bir Hıristiyan’a güvenmesini beklemek elbette zordur.

İrena’nın babası doktor ve ilk Polonyalı sosyalistlerden biridir. Hastalarının çoğu Yahudi’dir. Kızını sosyal statüleri ve etnik kökenleri ne olursa olsun tüm insanları sevecek ve saygı duyacak şekilde yetiştirmiştir. 

Yahudi çocukların hayatını kurtarmak pahasına hiç tereddüt etmeden kendi hayatını tehlikeye atan bu kadın, 2500 çocuğun hayatın kurtarırken o zamanın şartlarında akılcı yöntemlerle kimliklerini kayıt altına alır ve böylece bu çocukların hem geleceklerine, hem de geçmişlerine sahip çıkmış olur. Nitekim 1942 yılında İrena’nın kurtardığı 2500 çocuktan biri olan ElzbietaEicowska bir konuşmasında İrena için,

- “O sadece bizleri değil, çocuklarımızı, torunlarımızı ve gelecek nesillerimizi kurtarmış oldu,” der.

Ama faaliyetleri Gestapo tarafından fark edilmiştir. Tutuklanır ve Pawiak Hapishanesi’ne atılır. Burada aylarca akıl almaz işkenceler görür. Ne var ki gördüğü tüm işkenceye rağmen ekibini ele vermez

 

 

 Sonunda, arkadaşları tarafından Alman gardiyanlara  rüşvet ödenerek; kolları ve bacakları kırık, bilincini kaybetmiş vaziyette atıldığı bir odunluktan  sağ kurtulmayı başarır. 

Durmaz İrene. Yüreğinde insanlık sevgisi vardır. İnsanların acılarına kayıtsız kalamaz. Sosyal yardım kuruluşlarında çalışmaya savaştan sonra da devam eder. 

Savaş sonunda hiçbir çocuğun ailesi hayatta kalmamıştır. 400 çocuğu İsrail’e götürür. Bir bölümü de yeni ailelerinin yanında yaşamaya devam eder. 

Bu yüce insan kendisini kahraman olarak görmez.

-“Ben normal olanı yaptım. Daha fazlasını yapabilirdim. Bu pişmanlık beni ölene kadar takip edecek,” diyen İrena, 2007 yılında bir televizyon kanalı ile yaptığı röportajında insanlığa son olarak şöyle seslenir;

- “İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra insanlığın bazı şeylerin farkına vardığını ve bir daha asla yaşanmayacağını düşünmüştük. Oysa hiçbir şeyin farkına varılmamış. Din, etnik köken ve milliyetlere dayalı savaşlar hâlâ devam ediyor. Ancak her şey farklı olabilir; yeter ki sevgi, alçakgönüllülük ve hoşgörü bizlerle olsun.”. 

İRENA ÖYLE DİYOR AMA…

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —