İfral TURGUT

Tarih: 08.05.2020 01:17

SÜRGÜN

Facebook Twitter Linked-in






Tarih, 9 Nisan 1872





Gedikpaşa Tiyatrosu’nda bir oyun sahnelendi. “Vatan Yahut Silistre”  Vatanı sevmenin onu korumak olduğunu anlatıyordu. Halkı duygulandırıp coşturmuştu. Sevinç gösterileri sokağa taştı.





Tiyatro afişi altında oyunun yazarı olarak “Fedai Kemal”  yazılıydı. Gençler ellerinde meşaleler, ağızlarında “Fedai Kemal” sloganlarıyla yürüyüşler yaptılar.






Oyunun ikinci temsili daha da muhteşem oldu.Nuri Bey, Bereketzade İsmail Hakkı Bey oyunu öven yazılar yazdılar. Ama…





Saray rahatsız oldu.






Namık Kemal, Nuri Bey, Bereketzade İsmail Hakkı, Ahmet Mithat, Ebuzziya Tevfik tutuklandı. Mahkemeye falan çıkarılmadılar. Kararı Saray verdi: Sürgün.Ama  neyle suçlandıklarını bilmiyorlardı. Suçlarını ve cezalarını 9 Nisan’da “Mısır” adlı gemiye çıktıklarında, Binbaşı Bahri’den öğrendiler. Gerekçe “Vatan Yahut Silistre” değildi.    Yazı yazmışlar ve zararlı yayın bulundurmuşlardı...






Namık Kemal büyük bir gizlilik ve güvenlik önlemleri içinde “Mısır” adlı gemiye getirildi.  Güvertesinden, son kez İstanbul’a baktı. Bir ümidi vardı. Şimdi bütün İstanbul ayağa kalkacak, iki gece önce önce “Fedai Kemal” diye bağıranlar limanı dolduracak ve bu adaletsizliğe engel olacaklardı. Bekledi…Bekledi…Limanda kimseler yoktu. İşte bu tutuklanmaktan daha ağır geldi vatan şairine.






Geminin rotasını bilmiyorlardı. Ahmet Mithat ve Ebuzziya Tevfik Rodos’ta indirildi;  Namık Kemal Kıbrıs’a götürüldü, Magosa’ya  Diğer ikisi Akka’ya götürülüyordu. Böyle birbirinden ayrılmıştı bu beş azılı adam.





Tamam da, sürgün süresi ne kadardı? İslah oluncaya kadar.





Namık kemal Magosa’da 38 ay kaldı. İslah olmadı ama tahta çıkan IV. Murat kendisini affetti.





Amacım Namık Kemal’in zindan günlerini, zindandayken yarattığı eserleri, özgürlük özlemini falan yazmak değil. Belki bir başka yazıda. Ama Namık Kemal’in ömrünün sürgünlerde geçtiğini, çektiği acıların onun düşüncelerini asla değiştirmediğini ve henüz 47 yaşındayken, yine bir sürgünde hayata veda ettiğini,





“Ölürsem görmeden millete ümid ettiğim feyzi;
Yazılsın seng-i kabrimde; Vatan mahzun, ben mahzun.”





diye bir vasiyet bıraktığını da söylemeden geçemeyeceğim.





BU YAZIYA YORUM YAPMAYACAĞIM. AMA…









SİZLERDEN DİNLEMEK İSTERİM.



Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —