İfral TURGUT

Tarih: 06.04.2024 19:25

SUYU ARAYAN ADAM

Facebook Twitter Linked-in

 

Şevket Süreyya Aydemir’dir, “Suyu Arayan Adam.” Nedir su? İçtiğimiz zaman serinlediğimiz, içine girdiğimiz zaman temizlenip, arındığımız, çiçeklerimizi suladığımızda çevremizi güzelleştirdiğimiz, tarlamızı suladığımızda bereketinden yararlandığımız, uygun araçlar kullandığımızda bizi birbirimize kavuşturan, vücudumuzun üçte ikisini, yeryüzünün yüzde yetmişini oluşturan şeydir su. 

Şevket Süreyya, tüm mal varlıklarını bırakarak Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan bir ailenin çocuğudur. Annesi ona henüz okula başlamadan okuma yazmayı öğretir.  Mahalle Mektebinden sonra Askeri Rüştiye’ye girer.   II. Meşrutiyet çocuk yaşta Şevket Süreyya’yı derinden etkiler,  

31 Mart Vakası’nı bastırmak için Edirne’de kurulan Hareket Ordusu’na iki ağabeyinin katılması, ardından Balkan Savaşlarında Edirne’nin işgaliyle,  katliamdan kurtulması için İstanbul’a gönderilir ve Kuleli Askerî Lisesi’ne kaydolur. Edirne’nin işgalden kurtulması üzerine, askerlik hayalleri suya düşer ve öğretmen okuluna kaydolur. Şevket suyu aramaktadır.    ..           

Ağabeyi Sarıkamış’ta şehit düşünce, küçük yaşına rağmen, gönüllü askerlik başvurusunda bulunur ve kısa bir talimden sonra, Kafkas cephesine gönderilir. Cephede yaralanan Şevket, okuduğu romanda, Türklerin birliği için çalışan “Aydemir” karakterinden etkilenerek, 1934’te Aydemir soyadını alır.   

Sovyetlerin savaştan çekilmesi üzerine Azerbaycan’a giren bölüğün başında kendisini Aydemir olarak hisseden Şevket Süreyya’da Turancılık fikirleri yeşermeye başlamıştı. Ancak, Osmanlı’nın teslimi ve Enver Paşa’nın Kafkas ordusunu geri çekmesi hazmı olmayan bir yenilgidir. Kendini Turan idealinin Aydemir’i olarak gören Şevket Süreyya artık yenilmiş biridir.     

Azerbaycan Cumhuriyeti kurulup, İstanbul’dan öğretmen talep edince Şevket Süreyya kendini Nuha şehrinde bulur. Turancılık hayalleri yeniden canlanır Ermenilere karşı kurulan gönüllü birliğin komutanı olması, onu da bir halk kahramanı yapar.

Moskova’da dünyanın dört bir yanına komünist liderler yetiştirmek için açılan Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde ekonomi eğitimi alır ve dört yılı sonra İstanbul’a komünist olarak döner.  

Aynı yıl patlak veren Şeyh Said İsyanı sonucu Takrir-i Sükûn kanuna göre, İstiklal Mahkemesi’nde, devrin birçok ünlü komünistiyle birlikte yargılanarak on yıl hapse mahkûm olur. Kendisine yapılan tüm telkinlere rağmen arkadaşlarını ele vermez. Cezaevi günlerini boş geçirmez; bol bol okuma, düşünme ve yazma fırsatı bulur. Kemalist Devrim’e bakışı diğer komünist arkadaşlarından farklılaşır. Suya yaklaşmaktadır. 

1927’de çıkarılan genel aftan yararlanarak     hapisten çıktığında, devlete ilişkin farklılaşan görüşünden dolayı TKP’den de ayrılır. Ona göre, devlet sadece bir sınıfa değil, sınıflar üstü bir karaktere sahip olarak ancak tüm toplumun çıkarlarını korumalıdır. Türkiye için geçerli düşüncenin Kemalizm olduğu görüşünü savunan Şevket Süreyya, artık kendi deyimiyle, inkılâbın emrindedir. 

Af sonrası eski yoldaşlarıyla vedalaşır, Ankara’ya gider. Bağımsızlık, milliyetçilik, bilimde öncelik verilmesi gibi fikirler, askeri, siyasi ve sosyal alanlarda başlayan Kemalist devrimler,  Şevket Süreyya’yı aradığı suya koşturur. 

Turancılık, Komünizm gibi çok farklı düşünsel maceralardan sonra, kendine özgü bir Kemalizm-Sosyalizm sentezinde, aradığı suyu Atatürk’ün Türkiye’sinde bulur.

Ve üç ciltlik muhteşem bir eser yazar. TEK ADAM

İLGİSİ YOK GİBİ, SANKİ. AMA


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —