Hep söylüyoruz ya; “iktidar” sokağı bilmiyor, asgari ücretin/ emekli aylığının alım gücünün ne olduğunu bilmiyor, işsizliğin oluşturduğu kaygıları bilmiyor, komşuluk ilişkinlerini bilmiyor, marketin/ pazarın ne denli zorluklarla olduğunu bilmiyor… Gerçekten bilmiyor! Pahalı araçlarından inmiyorlar, araca yakıtı kendileri koymuyorlar, çamurlu yollarda yürümüyorlar, sabahın karanlığında çocuklarını okula göndermiyorlar, açlık sınırı altındaki gelirin ne anlama geldiğini görmüyorlar…
AKP Kayseri milletvekili Murat Cıngı, çıktığı televizyon kanalında konuşurken “bilmediklerini/ görmediklerini/ duymadıklarını açıkça, herkesin anlayabileceği biçimde söyledi! Dedi ki; “Eczaneye gittim, bir tane Talcid aldım, 200 TL. En son 20-25 TL'ye almıştım. Şoke oldum. Geçenlerde bir kere daha alayım dedim, 250 TL olmuş…” Konuşmasını sürdürürken yine her zamanki umursamazlığı sürdürerek, ikiyüz liradan ikiyüzelli liraya çıkmasını “enflasyonun düşmesi” olarak değerlendiriyor! Bir kez yaşananları “görmezden” gelmeyi benimsedikçe “bulaşıcı salgın” gibi sürüyor; anlaşılan o!
***
Bu "şok olma" durumu bile bir ayrıcalığın göstergesi... Çünkü halk, her gün yeniden şok olma lüksünü bile yitirdi. Bir gün yumurtaya, ertesi gün yoğurda, sonraki gün kiraya gelen zammı “şok edici” bulmak için önce alışılmış bir denge gerekir. O denge ise çoktan yıkıldı. İnsanlar, gelirleriyle sürdürdükleri yaşamlarında artık hiçbir şeyi “normal” kabul edemiyorlar. Ayrıca Görülmeyen onlar değil; görülmeyen tüm sıkıntıların silindir gibi ezdiği halk, dargelirli, emekli, ücretli çalışan… Sabahın en kör saatinde çocuğunu okula yetiştirmek için uyanan anne, marketin en ucuz reyonunda etiketlerle sessiz pazarlık yapan adam biliyor.
Kimse Talcid'in fiyatına “şok” olmuyor artık; çünkü şok geçecek bütçe yok elimizde. Öyle çok tanıklıkları var ki; ay sonunu görme çabası, görmezden gelinen yaşamlar, herkesin birbirine daha az ama daha derin bakmak zorunda kaldığı bir ülke..n Yurttaş için sokağa çıkışlar korku yüklü… “Acaba bu sabah neye zam gelmiş” sorusu her adımında sendeletiyor! Markette etiket okuyanlar artık yalnız fiyat değil, “alınabilirlik” araştırması yapıyor. Çocuklar şeker bile isterken “paramız yeter mi” sorusuyla büyüyor. İşte “iktidarın bilmediği” tam da bu! Günlük yaşamın sıradan endişeleri onlar için bilinmeyen bir evren. Onlar da aynı germideler sözde, ara sıra bu evrene “turist gibi” uğrayınca büyük bir aydınlanma yaşamış gibi anlatıyorlar: “Vay canına, Talcid 250 TL olmuş!”
***
Sokağa çıkmadan, pazardaki/ marketteki fiyatların dargelirliyi ne denli etkilediğini bilmeden, halk adına “karar verici” olanların karşılaştıkları fiyatlar karşısında “şaşkınlık” göstermeleri yaşananlardan kopukluk mu, gaf mı, bilgisizlik mi? Ne olursa olsun “bunu” başkası değil kendileri istediler! İnsan yoksullaşacaktı, alım gücü düşecekti, temel gereksinmelerine ulaşamayacaklardı, aylık kazançları ev kiralarına yetmeyecekti, çocuklarının eğitimini aldırırken borçlanacaklardı, icra bildirimleri alacaklardı, evlerinde erinç/ yaşamlarında gönenç kalmayacaktı, “iktidarın” ergilerine/ desteklerine el açacaklardı! Bunu yapmadılar mı?
İnsanlar arasındaki bağlar da koptu! “İktidarın” uzun yıllardır örgülediği sistem, sokakları duvarsız cezaevlerine dönüştürdü! Etrafınız güvenlik kameraları, ekranlar, reklam panoları, “müjde” haberleri, renklendirilmiş vitrinler, basılı/ görsel medyanın şımarmış “iktidar” tutkusu… Gerçeği anlatanlar ise “kötümser”, “ülkesini sevmeyen”, “provokatör” suçlaması...
***
“İktidar”, sokağın gerçekliğinden habersiz; onu birçok kez gördük! Sokağı bilmeden, lüks otel salonlarında yurttaşların geleceğine ilişkin kararlar aldılar! Talcid fiyatına “şok olan” vekil, sabahın karanlığında okul yoluna düşen çocukları, emekli/ çalışan aylıklarının alım gücünü, pazarın sonunu bekleyen yoksulluğun umarsızlığını, kira zamanı yaşanan bir başınalığı bilmez!
Şaşkınlıkları halkın yıllardır yaşadığı yoksunluğa karşılık değil; turist örneği uğradıkları yaşama kısa bir bakış. Şunu bilmeliler; alım gücü düşen insanlar artık şoka bile zaman ayıramıyor! Belli ki “aç bırak itaat ettir, cahil bırak biat etsin” kuralını uygulamak için uğraş veriliyor! Büyüyen yoksulluk, katlanan “destek alarak yaşamını sürdüren yurttaş” sayısının artmasından belli değil mi?