Bu iktidarın en çok değiştirdiği bakan Milli Eğitim bakanları. Maşallah, her biri tahrip kalıbı gibi. Her gelen bir yerleri yakıp yıkıyor, daha fazla yıkma gücü kalmayınca, yerine daha beteri geliyor. Ama sanmıyorum ki, Cumhuriyet tarihinde Yusuf Tekin kadar kötü niyetli, gözü dönmüş, kapkaranlık biri gelmiş olsun.
Tekin, geçen Haziran ayında yaptığı ve imam hatipleri yere göğe sığdıramadığı açıklamada, İmam Hatip modelinin dünyada benzeri olmadığını iddia ederek, "Bunu neden marka haline getirmiyoruz? Dünyada İmam Hatip tarzı eğitimleri paylaşabiliriz," demişti. Sadece bunu söylemesi bile, Tekin’in eğitim-öğretim bir yana, dünyadan ne kadar habersiz, haberi olduğu halde söylüyorsa da, ne kadar yalancı olduğunu göstermeye yeter. Ayrıca kız okullarını savunarak ve hatta kız okulu da açmıştı.
Ancak Bakan Tekin'in diğer türevleri gibi fikri ile zikri, söylemi ile eylemimin birbirine tutmadığı ve kızını dini ağırlıklı eğitim veren bir kız okuluna göndermediği gibi, karma eğitim veren biz özel okula gönderdiği ortaya çıktı. Bakan olarak değil ama bir baba olarak eğitim konusunda yaptığı tek doğru da buydu.
Bunun üzerine Selçuk Özdağ, Tekin’e "Bakan ve bakan yardımcılarının çocuklarının devlet okullarını tercih etme oranı nedir? Bakanlık düzeyinde yürütülen kamu politikalarının, bakan ve üst düzey bürokratların kendi çocuklarını gönderdikleri okullardan bağımsız olması, toplumda “eşitlik” algısını zedelediğini düşünmüyor musunuz? 2018 yılından bugüne kadar görev yapmış tüm bakanların ve bakan yardımcılarının çocuklarının ilköğretim düzeyinde devam ettikleri okullar hangi türdendir,” diye sordu.
Tekin her zamanki kaypaklığı ile diğer bakanlar hakkındaki sorulara cevap vermediği gibi kendi kızını neden özel okula gönderdiğini de “tercih özgürlüğü” diyerek, “Bakanların da her vatandaş gibi çocuklarını istedikleri okula gönderme hakkı vardır,” diye açıkladı.
Yani dedi ki, ”Acıyın, kıymayın bu bakanlara. Bırakın onlarda çocuğunu istediği okulda okutsun.” Ben de bunu şöyle anladım, “Aklı başında olan hiç kimse tercih özgürlüğü olduğu sürece çocuğunu göz göre göre imam hatiplere gönderip de istikbalini karartmaz.” Ama acaba vatandaşın çocuğu için istediği okulu tercih özgürlüğü gerçekten var mı, yoksa bütün vatandaşlarımız devletin dayatmasına mı maruz. Hatırlar mısınız, Fatih Altaylı’nın çocuğu okula başlayacağı zaman tercih özgürlüğüne bakılmaksızın, Tekirdağ’da bir okula gönderilmişti.
Gelelim yazının başlığına. Tercih özgürlüğü, bireyin kendi istekleri, değerleri ve ihtiyaçları doğrultusunda karar verebilme ve seçim yapabilme hakkıdır. Bunun yanında bir de Fırsat eşitliği vardır ki, o da bireyin başarılı olmasını etkileyen temel fırsatların herkes için eşit ve erişilebilirolması anlamına gelir.
Ne var ki, bir toplumda herkes için imkan eşitliği yoksa, tercih özgürlüğünün de, fırsat eşitliğinin de hiçbir anlamı ve değeri olmaz. Ülkemizde hangi bakan dürüstçe bu üç niteliğin de tüm vatandaşlar için geçerli olduğunu söyleyebilir?
Keşke Tekin Sayın Özdağ’a mertçe , “Hangi sorunuza cevap verdik ki, buna da vereyim. Mecbur muyum? Ben bakanım istediğimi yaparım. Kanunlar sizin için değil, bizim için var,” diyebilseydi.
Ama Özdağ da biliyor sorularına cevap alamayacağını. “Öyleyse neden soruyor,“ diyeceksiniz. Tarihe not düşmek için, elbette. Saddam yargılanırken hakime, “Bunlar ne biçim kanun,” dediğinde, hakimin verdiği cevabı hatırlıyor musunuz? “Sizin yaptığınız kanunlar.”
GÜN OLA HARMAN OLA.
