Günlerdir “taklit/ tağşiş” ürünlere ilişkin listelerle karşılaşıyoruz. Konuyu biraz açayım; "taklit" ile "tağşiş" sözcükleri, bir besin maddesinin özünü değiştirme, ona ucuz ya da sağlıksız maddeler katma eylemidir!
“Taklit” ürün, aslında olmayan bir ürüne benzetilerek yapılır. Örneğin, bir peynirin içine peynir altı suyu tozu karıştırılması ya da bal yerine glikoz şurubu kullanılması bu duruma örnektir. “Taklit” ürün, hem aldatma hem de sağlık yönünden büyük sorunlara yol açar.
“Tağşiş” ise bir besinin içindeki öz maddelerin yerine başka maddeler konulması ya da öz maddelerin oranının değiştirilmesidir. Örneğin, zeytinyağının içine pamuk ya da ayçiçeği yağı karıştırılması; sucuk, sosis gibi işlenmiş et ürünlerine sakatat katılması “tağşiş” sayılır.
***
"Taklit" ile "tağşiş" ürünlerin denetimini yapma/ yaptırım uygulama görevi, yasal olarak Tarım ile Orman Bakanlığı'na verilmiştir. Bakanlık, bu görevi merkezde Gıda ile Kontrol Genel Müdürlüğü; illerde ise İl ile İlçe Tarım ile Orman Müdürlükleri aracılığıyla yerine getirir. Bu birimler, gıda üreten, işleyen, satan yerleri düzenli olarak denetler, ürünlerden örnekler alıp laboratuvarlarda inceletir. Bir uygunsuzluk saptanırsa, ilgili firmaya idari para cezasından üretimine son verilmesine dek çeşitli yaptırımlar uygular.
***
Bir kilogram nitelik sucuk için, “taklit” ya da “tağşiş” olmayan, yalnızca iyi dana eti kullanıldığını varsayalım. Su ile baharat eklemeleriyle birlikte, sucuk yapımı için ortalama olarak birbuçuk/ iki kilogram çiğ et gerekir.
Güncel et fiyatlarına bakıldığında, yalnızca çiğ etin maliyeti bile bir kilogram sucuk için oldukça yüksek sayılara ulaşır. Bunun üzerine baharat, ambalaj, enerji, işçilik, pazarlama ile işyeri masrafları eklenince, gerçek bir sucuğun fiyatı bir kilogram için bin liranın üzerinde bir bedel çıkar.
Bu sayının çok altındaki fiyatlar, ürünün “taklit” ya da “tağşiş olma” olasılığını yükseltir. Örneğin, dörtyüz/ beşyüz lira aralığında satılan bir sucukta, et yerine daha ucuz dolgu maddeleri, sakatat ya da kanatlı hayvan etleri kullanıldığını gösterir.
***
Tarım ile Orman Bakanlığı’nın “taklit/tağşiş” ürünlerle ilgili tüketiciye yönelik yaptığı açıklama, kafalarda yeni bir soru işareti oluşturmaya yetiyor! Deniliyor ki; güvenilir/ bilinen markaları seçin, etiket bilgilerini dikkatle inceleyin, ürünün menşei ve içeriğini sorgulayın, bakanlığın resmi “taklit ve tağşiş” sayfasını düzenli olarak kontrol edin…
Nasıl olacak bu iş? Bir toplumda, özellikle bizdeki gibi kazancıyla “açlık sınırı” altında yaşan sürdüren tüketiciden her ürünün içeriğini sorgulaması, fiyat yerine niteliğine bakması beklenemez. Dar gelirli bir yurttaş için binbeşyüz liralık sucuk, üçyüz liralık zeytinyağı bir lüks değil, erişilemez oldu artık!
***
Adana’da yalnız benim değil, herkesin bildiği yerler var; sucuk üçyüz lira! Onlarca kiloluk sucuk kapıda asılı, üzerinde de fiyatı yazılı! Oralara ya denetimciler uğramıyor, ya da uğruyorlarsa bile görmeden/ yaptırım uygulamadan gidiyor! Kilo olarak, “taklit/ tağşiş” olmayan sucuktan da daha çok satılıyor!
Tüketicinin, satıcıya “bu ürün taklit/ tağşiş” mi diye sorması durumunda, “olmayanın kilosu bunun beş katı” yanıtını alacağını bilmiyor mu sanılıyor? Halk arasında “canı çekmek” diye bir deyim vardır bilirsiniz; “taklit/ tağşiş” olmayanı alamasa da “taklit/ tağşiş” olduğu saplantısına kapılmadan alıp tüketiyor! Sağlık yönünden “sorun” oluşturması düşünülmüyor bile!
***
Tüketicinin görevi, dürüst üreticinin ürününü almak da olsa, “alım gücüne” uygun ürün satana gitmeyi yeğliyor! Devletin görevi dürüst üreticiyi korumak, dürüst olmayanı piyasada yer vermemek değil mi? Herkesin sağlıklı gıdaya erişim hakkı vardır. Bu hak, ancak güçlü bir denetim ile doğru tarım politikalarıyla korunabilir. Yoksa, “taklit/ tağşiş” ürünün çözümünü tüketiciye bırakmak “yaptırım” için ayak sürümektir!