Oktay EROL

Tarih: 10.07.2025 12:32

ÜRETİCİNİN KARPUZUNU DAĞITMAK; BÖYLE Mİ?

Facebook Twitter Linked-in

“Magazin de bulaşıcı” demiştim ya; ama öyle! Oraların şımarık, gösteriş olsun diye yapılan, duyarlı toplumsal yaşamın dışına çıkan, kendini sergileme/ yaptığını gösterme biçimi toplumun başka katmanlarında da zaman zaman görülür oldu! Elbette bir şeyler yaparsın, birinin yaşamına dokunursun, birinin yoksulluğuna umar olmak istersin bunlar güzel şeyler! Yoksuluna yardımcı olmak, aç olanını doyurmak, gereksineni giydirmek/ barındırmak, zorda olana yardımcı olmak… İnsanlığın var olmasından bu yana yaşandığını, o duygudaşlıkla bugüne değin gelindiğini düşünüyorum…

Neyi olursa olsun “magazine” dönüştürüldüğünde, “bak bunları yapıyorum, herkes görsün” dendiğinde, hem kendini hem de dokunmaya çalıştığını ortaya koyduğunda olanları gösterme çabası/ hırsı/ düşüncesi bana uymuyor! Bir yerlerimde uzun sarkıtla oluşuyor, bir garip “insansı” olmayan davranış gibi geliyor bana; bir de bunu Adana’nın kırk derecelik temmuz sıcağında düşünsenize…

***

Bir yandan kuraklık, bir yandan kimi bölgelerde yaşanan aşırı yağışlar, bir yandan da don olayı tarım üreticisini yıkıma sürüklediği gibi, tarımdan yararlanan tüm birimleri, tüketicilere kaygı yükledi! Bugün Adana ya da yakın bölgede yaşanan don olayı ile kurak geçen havalar nedeniyle birçok üretici ya toprağını ekmeyi sürdürmemek ya da sürdürse bile eskisi gibi umut beklentisi içine girmeden yapmakla karşı karşıya. Ne eken ektiğinin bedelini alabiliyor, ne tüketicinin belirlenen fiyata gücü yetiyor, ne de piyasa rahat! Hiçbiri değil!

Tarımsal dondan etkilenen üreticiler birer birer gezilmesine, “zararları belirlendi” denilmesine karşın destekler konusundaki sorunlar gündemden düşmüyor! Bu arada geçtiğimiz günlerde üreticinin mazotuna, tarımsal gübresine, biderine üst üste zam geldi; işin anlaşılır anlatımı, destekler sorunu çözülmeden üreticinin işini yapabilmesi için gereksindiği her girdiye fazlasıyla zam geldi! Açıkçası, üreticinin durumu, emeklinin/ dargelirlinin durumdan ayrı değil; çıkmazı büyük!

***

Yerel yönetimler üreticinin “darboğazda” olduğu, ürününü satamadığı, hasadını yapamadığı zamanlarda “iktidarın” desteklemekten uzak durmasına da tepki göstererek, üreticiye ellerini uzatırlar! Kimi bölgede domatesini, kimi bölgede patatesini, kimi bölgede portakalını, kimi bölgede karpuzunu/ kavununu kamyonlar dolusu alarak yurttaşa “ücretsiz” dağıtırlar! Böylece hem ürün tarlada kalmamış, hem de edinmekte zorlananlar da tüketebilmiş olur!

Buraya dek her şey güzel! Yerel yönetimlerin hem üreticiyle, hem de tüketiciyle dayanışma içeresinde olması, tüketme gücü olmayanların da tüketebilmesi için ortaya koydukları girişim kutlanır; başkası adına konuşmak istemiyorum ama kendi adıma bu duygudaşlığı gösteren kim olursa/ olsun kutlarım…

***

Anadolu insanının “paylaşmak” gibi bir geleneksel kültürü var, ancak son zamanlarda “magazinin” yaydığı bulaşıcılık “o güzelim” duyguyu başka yerlere taşıdı! Artık insanlar dokunarak değil, sanal “sevicilerini” artırmak için birbirini tepeliyor, yaptıklarını/ yaptıklarının gözünün içine sokarak yaptıklarını “yapılması gereken” bir şeymiş gibi tanıtıyor! Bu da “magazinin” kaçırmayacağı, içinde piştiği/ kendini güçlendirdiği bir ortam olunca düşünün bundan sonrasını isterseniz!

***

Geçmişte çok örneklerini gördük de, en son Adana Yüregir Belediye Başkanı Ali Demirçalı’nın bültenlerinde de vardı! Bilindiği gibi bölgede karpuz üreticileri istediği hasadı yapamadı! Tarla karpuz dolu, tüketici ulaşmakta zorlanıyor, ama toptan alıcısı yok! Mersin Mezitli Belediyesi gibi Demirçalı da destek amaçlı üreticinin karpuzunu almış, sokaklarda yurttaşlara dağıtıyor! Buraya dek bir şey yok; dağıtılabilir! Tıpkı “yolsuzluklar, haksızlıklar araştırılabilir, ama yöntemine uyulmalı” denildiği gibi, dağıtmanın da yolu/ yöntemi bilinmesi gerekir!

Düşünsenize; karpuz yüklü kamyonetin arkasında Başkan Demirçalı, bir kadın dağıtılan karpuzdan almak için belli ki sırasında, Başkan Demirçalı karpuzu uzatırken kadın uzanmış karpuzu alıyor! Yapılan “güzel” girişime böylesine “magazin” bulaştırarak, karpuz verdiğiniz kişiyi görselleyerek, basına servis ederek “iyilik” mi yapılmış sayılıyor! Şimdi “o karpuz” uzatılan kadın, Demirçalı’nın elinden aldığı “karpuz” için sevindi mi? Bakın anlayışa; “veren el, alan eli görmemeli” denmiş! Siz bırakın görmeyi bir de deklanşöre basarak kalıcılaştırmışsınız! Peki, “magazinin” şımarık/ vücut çizgilerine dek kendini sergiletmeyi “beceri” sayanlardan ayrılan yanınızı var mı söyleyin! Bunu hiç sevmedim işte! 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —