"Utanıyorum!" başlıklı son paylaşımım üzerine direkt veya dolaylı aldığım tepkiler, eleştiriler kadar destekler de oldu..
"Öküzün altında buzağı arar" gibi, neden böyle bir itirafa gerek duyduğumu merak edenler de çoğunluktaydı..
Medeni cesaretini gerçekten takdir ettiğim, yarınlara yönelik, "azıcık da olsa" umut filizleri yeşerten arkadaşıma anlatmaya çalıştım ama diğer dostlarla da bunu paylaşma gereği duydum :
***
"Utanabilmek" insana özgü, çok özel bir duygudur değerli dostlar..
"Karekterlilik" ölçütüdür "Utanabilmek! "
Ayıpsanacak bir hareket sonrası pişman olmak değildir, "Utanabilmek!"
Olmamalıdır da..
***
"Utanabilmek!" üzerine düşeni, görev saydığı bir hareketi, bir eylemi yapamayışın ortaya çıkardığı onurlu duruşun sembolüdür..
Benim yaşam felsefem göre;
"Utanabilmek", insan olduğunu hatırlayabilmek, hatırlatabilmektir..
***
Bir alıntı ile bu konuya evrensel bir boyut kazandırayım:
İngrid Bergman'a sormuşlar;
"Gidişat çok kötü, dünya nasıl kurtulacak?"
"Utanç!" demiş ünlü sanatçı..
"Dünyayı bir tek utanan insanlar kurtarabilir!"
Devam etmiş;
"Çünkü utanmak 'kibir' denilen insanlıktaki en büyük günahın panzehiridir..
Yalanın, iftiranın, hırsızlığın, pişkinliğin, arsızlığın önündeki en büyük engeldir.."
***
Evet dostlar;
Şöyle bir etrafınıza dikkatli bakın.. Her geçen gün birçok etik değerimizi daha yitirdiğimizi farketmiyor musunuz? Bir öz eleştiri yapın, sorun kendinize, lütfen cevap verin..
Ne olur sessiz kalmayın.
Sessizliğiniz, "teslim" olmaktır, unutmayın:
"Sadece yeri geldiğinde; gerektiği zaman, kişiliğinden ödün vermeden, başını öne eğebilen, yüzü kızaran, özür dileyebilen cesur, karekterli, insan gibi insanları görmeye ihtiyacımız yok mu?.."