Benim gazetecilik yaptığım dönemlerde, o deli dolu gençlik yıllarımda, hani bundan elli-altmış yıl öncesinde "günümüzde unutulmuş" manevi değerler vardı..
***
Çok değil, daha dün gibi hatırladığım o yıllarda; bu cennet vatan için, halk için, mazlumdan yana dik duran, doğru bildiği idealleri için korkmadan yazan, çizen, düşünen ve konuşan kahraman insanlar vardı..
***
Şimdi hepsi mâzide kaldı; adeta bir korku toplumu olduk..
Bilimden, ilimden, nezaketten, anlayıştan, hepsinden öte liyakattan uzaklaşıp akıl dışı öğretilerin tutsağı hâline geldik..
***
Yeni değil, çok önceleri yazıldı bu dramatik tablonun senaryosu..
Azıcık geriye gidin, göreceksiniz. 45-50 yıl öncesini hatırlayın bir an..
Bu coğrafyanın önce gazetecileri, siyasetçileri sonra sanatçıları, sporcuları, bilim insanları korktu, korkutuldu..
***
O güzel insanlar korktukça dogmalara sarıldı..
Dogmalara sarıldıkça toplumda korku egemen oldu, umutlar kayboldu..
Yüreklerimizdeki, cesareti kaybettik..
Tepki veremez, isyan edemez, kendi hakkımızı bile savunamaz duruma düştük..
***
Bugün düşünüyorum da; Biz böyle mi doğduk?
Bizden önceki nesillerden, dedemizden, babamızdan, Ata'mızdan nasıl bir miras teslim aldık?
O kutsal mirası korumak için ne yapmamız gerekiyordu, biz ne yaptık?..
Bu duruma nasıl geldik?..
***
Önce iğneyi kendime batırıyorum. "Çuvaldız için talipli bulunur nasıl olsa" diyorum..
Bizim yaşımıza denk akranlarımız adına konuşuyorum:
Biz ne geçmişimizden ders aldık, ne o kutsal mirasa sahip çıktık..
Ne de geleceğimiz olan nesillere örnek olabildik..
Bu ayıp bize yeter!
***
"Suçluyum!.."
Suçluyuz hepimiz..
"Utanıyorum!" demek içinde olduğum durumu özetliyorsa eğer;
"Utanıyorum!"
"Kendimden, geçmişimden, geleceğimden utanıyorum!"