Yaz aylarının gelmesiyle birlikte havaların ısınması yetmez, bir de orman yangınları başlar! Doğanın oksijen depoları, özellikle denize kıyısı olan yerleşim yerlerine yakın bölgelerde yanıp kül olur! Hep, bundan sonra daha çok özen gösterileceği, daha çok sahiplenileceği, neden olanlara zorlu yaptırımlar getirileceği anlatılır/ durulur! Bilmiyorum, sizler neye tanık oldunuz?
Ben en çok yakılan yerlerin “imara” açıldığına, turistik oteller yapıldığına, villalar dikildiğine tanık oldum! Her verilen sözler, yinelenen “dilekler” gibi, ormanlık alanların yok edildiğine tanık oldum! Bırakın yangınları; zeytinlik alanlar maden çıkarılmak için bozulmuyor sanki, “ormanlık alan olma özelliğini yitirmiş alan” denilerek imara açılmıyor sanki, su yatakları/ doğal örtü, beş/ on yıllık kazanç uğruna yok edilmiyor sanki… Hangi birini sayalım ki?
***
Adana’da da yandı ormanlık alanlar, Ege’de de, Marmara’da da yanıyor ormanlık alanlar… Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, son bir ay içinde toplam binbeşyüze yakın bölgede yangın olayı ile karşılaşıldığını, çıkış nedenlerine ilişkin de çarpıcı verilere ulaşıldığını açıklıyor. Veriler arasında anız yakımı, sigara izmariti, piknik ateşi, çöplükler, çevreye atılan yanıcı materyaller, havai fişekler olduğunu belirtiyor!
Bugüne değin kopan elektrik telleri, ormanlık alanlara atılan cam parçaları olduğu de ileri sürüldü geçmiş yıllarda! Ormana yakın yerlerde “anız” yakılmasının sıkı izleyicisi olursun, piknik yapılan yerleri Mobese kameralarıyla donatırsın, yanıcı materyallerin çevreye atılmasına zorlu yaptırımlar getirirsin, yine ormanlık alan yakınlarında havai fişek atılmasına “hiçbir koşulda” izin vermezsin, söndürme ekibini “her an tetikte” bulundurursun; sonuç alınmaz mı bundan?
***
Sonuç alınmaz mı? O zaman işi savsaklanmasına izin veriyorsunuz demektir! Geçmiş yıllardan anımsadığım, bir grup avukatın oluşturduğu Hukukçu Dayanışması, İzmir’de yaşanan orman yangınının söndürülmesi savsaklandığı gerekçesiyle, dönemin Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar hakkında suç duyurusunda bulunmuşlar, verdikleri dilekçede de, “Yangının çıktığı/çıkarıldığı bölgenin, son günlerde Kaz Dağları’ndaki ağaç katliamıyla gündeme gelen, Kanadalı Altın ve Madencilik şirketi Alamos Gold’un, maden sahası için izin başvurusu yaptığı yerler içinde bulunduğu yönündeki duyumlarımız, meselenin çok yönlü bir hukuki soruşturmaya tabi tutulması gerektiğini ortaya koymaktadır” demişlerdi!
Yine, yıllar önce Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Meşelik Mahallesi’ndeki kızılçam ağaçlarının bulunduğu ormanlık alan yanmış, ikiyüzelli hektar ormanlık alanı, otuz hektara yakın tarım arazisi, zeytinlik yok olmuştu! Yangın sonrasında dönemin Muğla Orman Bölge Müdürü/ AKP eski Antalya Milletvekili İbrahim Aydın, "Ormanlık alanlar ve imar yerleri belli. Kesinlikle iddia ediyorum ki yanan yerler ne 2B kapsamında olacak ne de imara açılacak. Ekim ayında ilk yağmurlarla birlikte tohumlama ve fidan dikimi yaparak yeşillendireceğiz" sözünü vermesine karşın, yanan arazinin bir bölümüne önce La Blanche Island, ardından Titanic Deluxe Bodrum, daha sonra da Lujo Bodrum adlı lüks oteller açılmıştı! Bunlara benzer başkaları da var!
***
Ormanlık alanlar salt insanlar için değildir; tüm yabanıl canlıların, kuşların, böceklerin, doğal su yataklarınındır da! Ormanlık alanlar bozulurken, özellikle yaz aylarında da yanarken “ormanı yaşam alanı” saymış canlıların temel hakkını elinden almış sayılırsınız! Orman yakmalar, ormanlık alanları maden yatakları için açmalar aslında bir kapitalizm hastalığıdır! Bizdeki bazı kapitalist özentililer de “zeytinlikler mi önemli, yolsa sanayi mi; elbette sanayi” dedikleri bilinir!
Bilirsiniz; her yangın sürecinde “yapandan” hesap sormalardan, ağaçların yandığı alana “yenisini” ekmelerden söz ederler de, nedense her yıl artarak yaşanmasına karşın gerekli araçlarıyla “orman yangın ekibi” oluşturulmaz! Şu ana dek kaç ağaç yandı, kaç köy boşaltıldı, kaç yerleşim yeri boşaltıldı, tüm buralarda yaşayan canlıların durumu n’oldu bilen var mı? Gerek de duyulmadı yıllardır; yine duyulmayacak, büyük olasılıkla buralar için “geçmişe benzer” hazırlıklar başlamıştır, kim bilir!