Çok önceden tasarlanmış Irak saldırısının arifesinde, ABD Başkanı George W. Bush haince bir yalan uydurdu, “Saddam’ın elinde kitlesel imha silahları var.” Dünyayı korkutuyordu.
ABD yönetiminin akıl almaz baskılarına karşın, Birleşmiş Milletler ’in Irak’a gönderdiği silah denetçileri işlerini kaybetme pahasına dürüst davrandılar, ‘Irakta kitlesel imha silahı yok,’ diye raporlar yazdılar.
Yalanının tutmadığını gören George W. Bush, hemen kıvırdı, Irak’ta rejim değişikliği dünya barışı için gereklidir, palavrasını uydurdu ve ABD ordusuna saldırı emrini verdi. Mart 2003’te Irak’a girdi, 20 Mart’ta Bağdat düştü.
ABD Genelkurmayı, Irak’a saldırırken 775 gazeteciyi de beraberinde götürdü. Ancak önce bunlarla bir sözleşme imzaladı: “Pentagon’un görmediği, onaylamadığı hiçbir haber ya da fotoğrafı hiçbir yere göndermeyeceğime, yayınlamayacağıma ve Pentagon’dan izin almadan hiçbir haber yapmayacağıma söz veririm.”
Bu 775 gazeteciye “Embedded” yani “Gömülü Gazeteciler” dendi. Bir avuç dürüst yazar ve gazeteci bu ahlâksızlığa karşı çıktı, ‘embedded’ kelimesi üzerinde oynayarak, bu gazetecilere “inbedded” yani “Yatağa Girmiş” gazeteciler dediler.
Türkiye’de en az 2.000, gazeteci, yazar, çizer, editör, genel yayın yönetmeni ve televizyon programcısı, AB’den hibe aldılar. Bizim namuslu gazetecilerimiz de bunlara “İğfal Edilmiş” gazeteci dedi.
AB hibeleriyle iğfal edilmiş gazetecilerden biri, Mehmet Altan’dı. 19 Mart 2011’de Star gazetesinde “Çanakkale Savaşı Gerekli miydi,” diye bir yazı yazdı. Şöyle diyordu: “Ve dün biz bundan 96 yıl önce kendi kendimize yarattığımız ve o dönemin en parlak insanlarını yok ettiğimiz Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünü idrak eyledik…” Bir Türk gazetecisinin bunu söyleyebilmesi için şerefsiz olmak bile yetmezdi.
Mehmet Altan bilmez mi, Çanakkale Savaşlarının Kraliçe’nin onayıyla Churchill tarafından uygulandığını? Bilir elbet. Öyleyse neden yazıyor? Çünkü Amerika’nın embedded gazetecileri neyse, AB’nin inbedded Mehmet’i de o. Onun görevi Türk tarihini çarpıtmak ve Mustafa Kemal Atatürk’ü değersizleştirmek.
Aynı yazıda şöyle demiş Mehmet: “Zaten Çanakkale savaşlarında komutan Alman Liman von Sanders, yardımcıları Vehip Paşa, Cevat Paşa, Esat Paşa’lardı… Miralay Mustafa Kemal Bey, komuta kademesinde ancak 34. Sıradaydı.”
İnönü’nün dediği gibi dünyanın hiçbir ülkesi hain yetiştirmekte bizim topraklarımız kadar mümbit değil. Ama adiliğin de bir sınırı var.
Savaşın mağlubu, kibirli İngiliz Churchill bile Çanakkale’yi anlatan “Büyük Savaş” adlı kitabında Mustafa Kemal’i “Man of Destiny” yani, “Geleceği Yazan Adam” diye tanımlıyor.
Şimdi biz düşman bile olsa, adamın dürüstüne mi, AB hibesi alarak gönlüyle iğfal olan inbedded gazetecilere mi itibar edeceğiz?