Tarih: 26 Ağustos 1922
Afyonkarahisar, Gedik Ahmet Paşa Camiinde, Dürrizade Mustafa Efendiler dahil, Mustafa Sabri Efendiler dahil, tarihin en karanlık ruhlu, din ajanlarından biri, verdiği Cuma Hutbesinde Atatürk’ü hiç anmadı. Cemaat arasında bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ haklı ve cesur bir çıkışla, 'Atatürk'ü anmayacak mıyız,” diye bağırdı. Yoldaşlar provokatör diye niteledi.
Başkasını bilmem ama ben alkışladım ve. “YETMEZ AMA EVET,” dedim.
Tarih:6. Eylül.2023
Zonguldak Merkez Camiinde vaaz veren Ali Koblay, Kadın Voleybol Takımı’nın kıyafetini hedef göstererek, ruhundaki pisliği kustu. Cemaat içindeki Recai Cihan adlı yurttaş 'Ne demek istiyorsun? Ne yapmışlar, bu nasıl bir eleştiri? Ben senin arkanda namaz kılmam.' diyerek camiyi terk etti. Ardından caminin yarısının boşaldığı ifade edildi.
Cılız da olsa bir tepki. Yine, “YETMEZ AMA EVET,” dedim.
Sonra aklıma bir cami cinayeti geldi
Tarih: 2 Eylül 2006 Yer: Fatih İsmailağa Camii
Sabah namazı bitiminde, İmam Bayram Ali Öztürk, “Hocam bana da dua eder misin,” diye dedikten sonra, “Allah,” diye bağıran Mustafa Erdal tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Caminin içinde, yüzlerce insanın gözünün önünde.
Sonra da linç edildi tabi. Kafası parçalandı.
AMA..
Kim yaptı, kim vurdu, nasıl linç edildi, kafası nasıl o hale geldi, öğrenilemedi. Olay caminin içinde olmuştu ama, olayı gören, bilen, şahit olan yoktu.
Sonra polis resmi açıklamayı yaptı. Katil, imamı öldürdükten sonra, kafasını minbere vura vura kendini de öldürmüştü. Yeteri kadar inandırıcı değil mi? (Sonrasını bilmiyorum.)
İşte her zaman beklediğim ama her zaman da korktuğum iki konu..
Her zaman bekliyorum, çünkü kitlesel olmayan tepkiler her zaman kısır ve etkisiz kalmaya, dolatışıyla sonuç almaktan uzak olmaya mahkumdur.
Korkuyorum çünkü, camide yüzlerce kişi önünde, hiç kimsenin görmeyeceği cinayetleri işlemeye muktedir güçlerin toplumsal bir patlamada neler yapabileceğini düşünmek istemiyorum.
YİNE DE BİZE O ÜİMİDİ VERENLERE TEŞEKKÜRLER.