"Artık yalnızca köleler var ve bu kölelik içinde birileri paranın, ötekiler ise parasızlığın kölesi durumundalar."- Ulus Baker
O,
Türkiye’nin içinden geçtiği karanlık süreçte, halkın yaşadığı acıların anlam bulmasına ve yeniden ayağa kalkacak iradeye katkı sunan, sorumluluk duyan bir aydın…
Atatürk'ün çizgisine sıkı sıkıya bağlı Cumhuriyetçi bir kalem…
Toplumun hafızasını ve refleksini canlı tutmaya çalışan, 'Karanlık İstila', 'Zorlu Yıllar' ve 'FETÖzedeler FETÖzadeler' adlı kitaplarıyla vicdanın sesi olan bir yazar…
Tarikat, cemaat ve yozlaşmış siyaseti doğrudan eleştiren bir entelektüel…
İnsan merkezli, tüm düşünsel eleştirisini insanın erdemli yaşamasına odaklayan bir köşe yazarı, gazeteci, yorumcu...(*)
Ama aynı zamanda:
"Aklın, bilimin, demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin yeniden inşa edileceği bir Türkiye özlemi umudunda bir insan, bir BEN...
Ki, her insan BEN olabilmeyi becerebilirse, BİZ olabiliriz diye düşünüyorum. Öyle değil midir?
O, “İnsan Olmak Zordur” başlıklı yazısında (1) mealen şöyle der:
İnsan olmak;
Yemek, içmek, yaşamak ya da üremek değildir. Gelecek nesillere bir şeyler bırakabilmek, aydınlık yarınlara hizmet edebilmektir.
Tanrı, farklı yarattığı insana akıl, duygu, zeka yanında vicdanı ve empatiyi de vermiştir. Ama bütün bu değerleri hiçe sayması için bir kötülük geni de eklemiştir: Nefs.
Bu nefis bazen insanı cehalete, bazen sadizme, bazen de çıkar için başkasının canını almaya sürükler.
Zorlu, bu etik ve vicdani gelişim sorumluluğunu ağırbaşlı ama öfkeli bir tonla anlatır:
"Nefs bir insanı kontrol etmeye başlarsa, onu insanlıktan da çıkarır."
Nefs için "kötülük geni", tarikat ve cemaatler için "zehirli sarmaşık" benzetmesini yapar.
"Ben cahilin ferasetine güveniyorum" diyen anlayışın öğrenimi ele geçirdiğini,
ve
"Cahilin ferasetinin de bir sınırı vardır. Siz o sınırın aşılmasını sağladınız" (2) diyerek bu zihniyeti teşhir eder.
Bu tespitler sadece eleştiri değil, uyanış çağrısıdır.
"Hesap verebilirliğin ortadan kalktığı, adaletin körleştirildiği, güçler ayrılığının yok sayıldığı bir düzende toplum nefessiz kalır."
O,
Vatanını ve milletini düşünen bir düşünürdür.
Türkiye’nin temel sorunlarını cesurca kaleme alan, halkın yaşadığı ekonomik, sosyal ve siyasal sıkıntıları iliklerine kadar hisseden bir yazar,ki her yazısında sadece durum tespiti değil, liyakat, adalet ve umut da vardır:
“Artık yeter!” diyenlerin sesi, umutsuzların umudu ve hakikatin izini sürenlerin ortak paydasıdır.
Bugünün Türkiye’si onun kaleminde tüm çıplaklığıyla resmedilir:
Ekonomik krizden sosyal çözülmeye, siyasal yozlaşmadan dinin ticarileşmesine kadar… (2)
Yönetim zafiyeti, liyakatsizlik, toplumsal kamplaşma, eğitimde çöküş, maneviyatın istismarı...
Ekonomide bir toplumsal yıkım yaşanıyor.
"Artık kuru ekmeğimize kadar geldi mesele. Milyonlarca kiracı kirasını, faturalarını ödeyemiyor. Ekmeğin bile fiyatı bir yılda %100 arttı" (3)
"İktidarın beslediği, iktidarı besleyen ithalat lobisi bizi boğazımıza kadar dışa bağımlı hale getirdi" (4)
Ve Ali Şeriati’den alıntıyla:
“Her yerde olan fakirlik, açlık ya da açıklık değil; ‘düşünmeden geçirilen bir gece’dir.”
Diyor ki:
"Ülke yönetmek liyakat ister, eğitim ister, kültür ister." (2)
"Halide Edip, Çakırcalı Efeye sorar:
Ahaliye neden çok zulmediyorsun?
Efe'nin cevabı nettir:
Tebayı ya ilimle ya zulümle yönetirsin. Bende ilim yok..."
Toplumsal kamplaşma üzerine:
Üretimin bittiğini, tarımın çökertildiğini, emekçinin değersizleştiğini vurgular.
"İlk insan sadece barınak ve yiyecek kaygısı güderdi. Bugün yine yiyeceğe ve barınmaya muhtacız.
Açlar sabırla gelmeyeceğini bile bile bekliyor, toklar ise lüks araçlarında kokain çekiyor." (3)
Ve şu ironiyle noktayı koyar:
"Hırsızlık mesleğini bile sınıflara ayırdınız, farkında mısınız?" (4)
Eğitim üzerine söyledikleri tokat gibi:
"Okullarımız artık birer medrese... Cahiller ordusu yetiştiriliyor."
"Bu din işinde çok para var." (5)
Dinin ticarileşmesi ve sahte alimlerin etkisi ile genç kuşakların nasıl zehirlendiğini anlatır.
Ama her karanlık gibi, bu karanlığın da sonu vardır: "Uyanın bu gaflet ve delalet uykusundan." (1)
Bu millet; yokluk içinde dirlik, zulüm karşısında birlik göstermiş bir millettir.
Bugün de yapmamız gereken, ortak akılla, liyakatle, bilgiyle yarını yeniden inşa etmektir.
"Unutulmamalıdır ki, ülkeyi yönetenler hesap vermedikçe, adalet yerini bulmadıkça, toplum kutuplaştıkça karanlık büyür."
Ama biz, bu toprakların gerçek sahipleri, cesaretle, bilgiyle, vicdanla yolumuza devam edeceğiz.
O’nun çağrısı:
"Artık bekleme zamanı değil, harekete geçme zamanıdır!" (1)
O’nun yazıları, hem teşhis hem umut içerir.
İnsanı merkeze alır; nefsin karanlığına karşı aklın ve vicdanın gücünü savunur.
Onun dünyasında insan, yalnızca yaşayan değil; geleceğe karşı sorumluluğu olan bir varlıktır.
Bir milletin vicdan defterini tutan kalem olarak, bugünü değil, geleceği kurtarmak için yazar.
"Biriniz çıkıp ‘Arkadaşlar neler oluyor yahu?’ dese, belki saraylardakiler uyanır." (7)
Ve sonunda soruyor:
"Tehlikenin farkında mısınız?" (8).
"Emperyalizm, bir ülkeyi pençesine aldığında sabırla ilerler ama her dediğini yöneticilere yaptırır."
"O yüzden Demokrasi Binasını onarmaya, Adalet Çatısını tamir etmeye ihtiyacımız var."
"Atatürk’ün 'Bağımsızlık benim karakterimdir' anlayışını yeniden diriltmemiz gerek."
"Siyasi ve askeri zaferler ekonomik başarılarla taçlandırılmazsa kalıcı olamaz."
Ve umutla bitiriyor:
"Bütün çiçekleri koparabilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz!" (9)
O ses kim mi?
O, insan olmaya, direnmeye, düşünmeye ve ayağa kalkmaya çağıran: Ahmet Zorlu.
DİYORUM Kİ:
O'nun kalemi,
Gerçekleri eğmeden, bükmeden yüzümüze vurduğu, bir ülkenin bugünün karanlığında susturulmuş vicdanına umut ve direniş ruhuyla yarının tarihine ışık saçtığı içindir ki
Ahmet Zorlu okunmalıdır...
Ben böyle düşünüyorum.
Ya siz?
"Verilince mevki, ballı koltuktan,
Kalkıp ayrılması, inmesi güçtür.
Kopsa fırtınalar, kasırga yıksa,
İnsanın durulup, dinmesi güçtür.
Kılı kıpırdamaz akarken kanın,
Umurunda olmaz yansa da canın,
Hırsına yenilen zalim insanın,
Narsist egosunu yenmesi güçtür."(**)
Suat Umutlu / 24 Haziran 2o25
(*) Ahmet Gazeteci, yazar TV yorumcusu. Yozgat Boğazlıyan doğumlu, Kayseri'de yaşıyor. Kayseri Olay, Kayseri Yerel Haber sitelerindeki köşe yazarlığı, Kanal 38 TV'de programlarıyla ve sosyal medyada dikkat çeken yazılarıyla okurlara ulaşıyor.
(**)Yusuf İpekli.1964 Ankara Kalecik doğumlu. Eğitimci-yazar, şair. Medya Siyaset TV 'de köşe yazarlığı var..
1. “İnsan Olmak Zordur”
https://www.facebook.com/share/p/1C8PKgbitN/
2. “Ülke Yönetmek Kültür İster”
https://www.facebook.com/share/p/12MR2x35jBe/
3. “Görmüyor musunuz?”
https://www.facebook.com/share/p/1LG5tDLRpg/
4. “Bilerek, Kasıtlı, Taammüden...”
https://www.facebook.com/share/p/16oEtENAAD/
5. “Çok Para”
https://www.facebook.com/share/p/18yaxogVQY/
6. “Kaygılıyım, Korkuyorum”
https://www.facebook.com/share/p/1At6hSsBQT/
7. “İçim Acıyor”
https://www.facebook.com/share/p/12KaUGPCzny/
8. “Tehlikenin Farkında Mısınız?”
https://www.facebook.com/share/p/15hzE1MsHp/
9. “Yalanlar ve Gerçekler”
https://www.facebook.com/share/p/1AVesT4Uhi/