KOZAN
Manşet Haber 12.07.2020 22:04:56 0

KOZAN'DAN HORZUM'A

KOZAN'DAN HORZUM'A


Gerek covid 19’un gerekse ekonomik sorunların “en çok” etkilediği yerleşim yerlerinden biri Kozan’dan ayrıldığımızda güneş batım zamanıydı.





“İktidarın” desteğinden, yerel yönetimin verimli çalışmasından öte; Kozan’da yolların artık “daha” dar olduğunu, kent içerisinden geçerken anlamak olası…





Başta Saimbeyli Caddesi, her yönüyle yazgısına terk edilmiş! Kimin nereye park yaptığıyla birlikte, bırakın otoları, yayalar bile çoğu zaman zorluklarla karşılaşıyor…





Sırelif yolunu tırmanırken, yolun sağında yapılan petrol istasyonundaki çalışmalar kimsenin dikkatinden kaçacak gibi değil! Geçtiğimiz yıllar, yol yapımı sırasında “fazladan” doldurulup/ genişletilirken, bir “bekleme alanı” olarak düşünüldüğü olmuştu! Şimdi birilerinin “akaryakıt istasyonu” olmuş! Kozan’a o denli de gerek, o denli de olmazsa/ olmaz bir zorunlu yatırım…





Onlarca hem Kozan’a, hem de Kozanlı’ya katma değer katacak “yatırımlara” harcama yapmak varken, dışa bağımlı “tüketim” amaçlı çalışmaları “yatırım” diye yurttaşın gözünün önünde bayraklaştırmak…





Salgının “ayrı bakış, ayrı yorum” sağlamasını beklerdim; “aynı bakış, aynı yorum…





***





Kozan Baraj’ı, Dağılcak, Düzağaç kavşağı… Rakım yükseldikçe serin/ temiz havayı solumak iyi geldi.





Yol, geçen yıldan “rahat” diyecektim ki; geçen yıl yapılan yolun bir bölümünün “derenin doldurularak” genişletilen yerinde zorlu bir çalışmaya tanık olduk! Yolun her iki yanına örülen dayanak duvarı çökmüş, molozları derenin içerisine dağılmış, araçlar tek sıra olarak yol yapım görevlisinin salladığı bayrakla yolunun sürdürüyordu!





Ne acı değil mi? Benzeri Adana-Kozan arasında da var; yılardır yapılar ancak “yapılamaz” nedense!





Horzum yolunda da, bu bölgede “hep” daha uzun çalışırlar var ama “var değil” nedense!





“İktidar” avazı çıktığı kadar “zamanında denetim yapıyoruz” demiş olsa da;





Son yıllarda oluşan kazalar,





Kazalarda yitirilen canlar,





Yolların bu denli “baştan savma” yapılışı, “yerinde denetimin” olmadığını gösteriyor!





Şimdi “yayla havasını” düşünmek varken, nerelerdeyim…





***





Suluhan yaylası yokuşunu tırmandıktan sonra, Horzum’un ilk evleri görüldü…





Kozan’dan yarım saatlik uzaklıkta bir yaylanın “bundan iyisi de” olmaz kanımca…





Daha yukarılarda olduğu gibi “göz suları” olmasa da; kendine özgü konumu, ulaşım kolaylığı, her tür kent olanakları ile denizi olmasa da/ ağacı bol “dinlence” yerleşim yeri Horzum…





Aslında önceki yılların coşkusunu arıyorum…





Her yer cıvıl cıvıl olurdu. Lokantaları, kahveevleri, internet kafeleri günün geç saatlerine dek denize kıyılı dinlence kentlerini aratmayacak denli hareketli olurdu.





Birkaç yıl şu an aramızda olmayan, Yalın (Kılıç) abinin okuma evi vardı. Yayla döneminde açılıyordu. Okuma evini çocuklara bırakmış, günün sabahından akşamına dek “gönüllü” isteyene ödünç kitap veriyorlardı. Okur, okuduğunu getirdiğinde yenisini alabiliyordu. Hiç unutmam; duyarda asılı “kuş lastiği” yanında da bir poşet taş görmüştüm. Altındaki not şöyleydi: “kuş lastiğini getirene iki kitap…” Sorduğumda da “çocuklar doğayı, doğadaki canlıları sevsin işitiyorum. Kuşları vurmasınlar istiyorum. Biliyor musun, çocuklarla iyi anlaştığım için bana deli diyorlarmış, desinler, çocukları sevdiğim için deli olayım” demişti…





Geçmişte buna benzer çok örnekler vardı…





Örneğin yazlık “Horzum Sineması” vardı…





Örneğin cumartesi ile pazar günleri “bir başka” olur, fırın ekmek yetiştirmekte zorlanır, bakkal/ manav gelen müşterinin bazılarına karşılık veremezdi…





***





Her gelen “iktidarın”, yurttaşlara “yaşanılabilir bir ülke” sözü vererek oturdukları koltuklar, ne yazık ki, “yaşanılamaz” biçimde gelişmelere tanık oluyor!





Adana’da, Kozan’da, tüm yurtta olduğu gibi Horzum’un da eski sevinci, eski coşkusu, eski devinimleri yok; daha durağan, daha içine kapanık, daha sessiz, daha bir başına…





Dar gelirli et yemeden, fırından ekmek almadan, avlusunun dışına çıkmadan, yalnız havasını solumak için yaylada yerini almış…





***





Sabahtan öğleye dek kurulan “pazar” yeri tam bir kendine terkedilmişlik içinde. Pazarcı olduğu yere “gereksizlerini/ çürümüşlerini/ bozulmuşlarını” dökmüş…





Yaylacının gözü “belediyenin çöp aracını” arasın, tamam da; biraz da kullananların özen göstermesi gerekmiyor mu?





Biraz önce, fırın ile marketin önünde olanları maskeli oluşu, covid 19’un önemini göstermiş olsa da, bazılarının “döküntü-sever” olması herkesi tedirgin ediyor olmalı…





Daha anlatılacaklarım var…



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.1° / 11.6°