KRİPTO DİJİTAL KAPİTALİZME VE D-DİKTASYONA GEÇİŞ YILI 2020, KALICILAŞTIRMA 2021
Manşet Haber 4.01.2021 00:00:49 0

KRİPTO DİJİTAL KAPİTALİZME VE D-DİKTASYONA GEÇİŞ YILI 2020, KALICILAŞTIRMA 2021

KRİPTO DİJİTAL KAPİTALİZME VE D-DİKTASYONA GEÇİŞ YILI 2020, KALICILAŞTIRMA 2021

Her teknik insanla, kolektif birliklerle, kolektif güç sistemi ile birlikte, güç ilişkileriyle birlikte pratiğe dönüşüyor, biçim alıyor, tekrar kendini ve güç ilişkilerini değiştirip dönüştürüyor.

Öyle olmak zorunda değil ama şartlar öyle olmasına uygun. Koronayla (pandemiyle) beraber öngörülerim kapitalizmin bunu kendine yontacağı yönünde idi. Öyle de oldu, öyle oluyor. Eğitim Sen olmak üzere, öğretmen ve akademi olmak üzere farklı bir yöne çevirebilecek kesimler bile bunun böyle olmasına büyük oranda çanak tuttu, kolaylaştırdı, önümüzdeki yüzyıllar bu mücadelelerin çetinleşeceği yıllar olarak geçecek.

2020’de atı hazır tutan veya çalan Üsküdar’ı büyük oranda geçti. Dijital burjuvazi elini ovuşturuyor, bayram ediyor.

Karşılaştığımız bu duruma bizim camiada e-eğitim (çevrim içi, online, dijital, sanal vb.) denmişti, sadece teknik adlandırma işi kotarmaz, her teknik insana ve kolektivitesine aittir, dolayısıyla bunun sosyal boyutu teknik yanından daha önemlidir. O açılardan bakınca ben buna “e-diktasyon”, “d-diktasyon” denebileceğini pandeminin ilk günlerinden beri yazıyorum.

Bugün 1 Ocak, bu satırları okuduğumuz saatler artık 2021 yılı. 2020’de ne oldu, 2021’de ne olacak, yılı orta düzeyde, yılları daha makro düzeyde okumaya çalışalım.

İNSAN NEDİR? İNSANIN BİRBİRİYLE VE DOĞAYLA İLİŞKİLERİNİ NELER BELİRLİYOR?
İnsan kendi başına mıdır aynı zamanda kolektif sosyal bir varolan mıdır?

İnsan salt verili midir, yarı verili midir, şartlı mıdır, aynı zamanda ereksel (siyasi) bir varolan mıdır? Ne kadar nedensel ne kadar erekseldir?
İnsanın bir yandan doğayla, diğer yandan pek çok düzeyi içeren dünyayla, bu dünyadaki diğer insanlarla ilişkisi keyfi midir, iradi midir, yarı zorunlu mudur, tümden zorunlu mudur?

İnsanın diğer cansız ve canlılarla, habitatla, doğayla ilişkilerini neler sağlamaktadır?

İnsanın diğer insanlarla, kolektiflerle ilişkileri nelere bağlıdır, bu ilişki nasıl sağlanmaktadır, nasıl sürdürülmekte ve dönüşmektedir?

Soruları artırabiliriz ama çok genel cevap verirsek insanın doğayla saf ilişkilerini biyovital yanı, beslenme ve hayatta kalma ihtiyaçları, bunun nasıl şekilleneceğini de eli-beyni ve tekniği belirliyor denebilir. Ayakta veya ayağa kalkan, eliyle beraber beyni gelişen insan, bitki ve hayvanları evcilleştiren, aklı ve tekniği geliştikçe birbirini kullanabilen, hiyerarşiler sınıflar zümreler oluşturan, birbirini köleleştirebilen, köleciliğe karşı çıkabilen insan.

Sorunun sosyal yanı insanın doğayla ve bir diğeriyle kurduğu ilişkinin neye veya nelere, hangi ana motif veya motiflere dayandığı sorusudur.

DOĞAYLA VE DİĞERLERİYLE İLİŞKİMİZ METALAŞMIŞ MI?
İnsanın eli beyni tekniği hem kendimizle hem de dışla münasebetlerimizin temel araçlarını oluşturuyor, bunda şüphe yok da bu ilişkiyi niye kuruyoruz, ne belirliyor?

İnsanın doğayla ve diğerleriyle ilişkisinin veya kopuşunun nedeni niçini büyük oranda “fayda”ya dayalı yanıtlanırsa, bu faydanın türlerini tekrar sormamız gerekmektedir. Her bir şeyin ve her ilişkinin en azından doğrudan nitelikli bir yararlanma faydası olduğunu (veya daha genel olarak her bir şeyin kendinde bir değeri olduğunu, bir enerjisi veya kütlesi olduğunu), aynı zamanda bir de bunun değişim değeri olduğunu, başka türden bir faydası olduğunu varsayarsak, doğasını büyük oranda denetim altına almış olan insanın diğerleri ve dış dünyayla ilişkisi sorusu başka haller alıyor. Bu ilişki birlikte üretim ve paylaşma ilişkisi olabileceği gibi “birikim” (mal, para) veya “el koyma” ilişkisine de dönüşebiliyor. Burada çeşitli kolektiviteler daha çok sınıfsal belirlenmeye başlıyor.
İnsanla ve doğayla ilişkilerimiz daha çok metalaşmış durumda, metalaşmış bir çağdayız. Bu metalaşmış ilişkilerimiz de parayla, kapitalle ilişkili daha çok. Kapitalizm çağındayız. Tekniği teknolojisi de giderek dijitalleşmeye dönüşüyor.

TEKNİĞİ DEĞİŞİYOR: KAPİTALİZMİN DİJİTALLEŞMİŞ VE KRİPTOLAŞMIŞ HALİ
Uzun süreçte ne olur, izlemeyip belirleyici olmaya çalışalım, ama şimdilik hegomanyanın sınıfından çok tekniği teknolojisi değişmiş bulunuyor.

30-40 yıldır bilgisayarlaşma, dijitalleşme, robotlaşma son 20 yıldır hızlı bir internetleşme, sanallaşma, yapay zekalaşma yaşanıyordu, 7-8 yıldır kripto paralardan konuşuyorduk. 2020 yılı dijital kapitalizmin kırılma yılı oldu, artık büyük oranda dijital kapitalizm çağında olduğumuz söylenebilir.

Okulun, işyerinin, konutun transformasyonu bunu göstermeye yeter.

UYANIK SÜRENİN ÜÇTE İKİSİ, GÜNÜN 10 SAATİ DİJİTAL SANAL ÂLEMDE
Mart’ta ortalaması birkaç saat olan tabletle, bilgisayarla, akıllı telefonla olan ilişkimiz aradan 9 ay bile geçmeden öğrenci ve beyaz yakalılar için en az iki katına çıkmış bulunuyor. Bu insanlık tarihinde görülmemiş bir hızda bir değişim süresi sayılır. Bu kadar kısa sürede bu kadar kapsamlı bir değişim. Artık günümüzün ortalama 10 saati bilgisayar internet başlarında, dijital ortamda geçiyor. Çocuklarımızı tümden dijitalleşmeye mahkum ettik, okulun yüz yüze eğitimin yerine dijital dersler, daha doğrusu dijital diktasyon geçti.

Büyük beş teknoloji şirketi (GAFAM olarak kısaltılan Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft) dünyanın en karlı şirketleri haline geldi. Tuvaletimize kadar dijital etki ve gözetim altındayız.
HOME OFFİCE: İŞ YATAK ODASINA TAŞINDI, EV ÖZEL OLMAKTAN ÇIKTI
Sadece okul değil zaten 14-15 saatini geçirdiğimiz evin payı da arttı, neredeyse büyük oranda eve kapanmaya, evden çalışmaya, home office’e başladık. Ancak artık ev de ev olmaktan çıktı, özel olmaktan çıktı, dijital kapitalizmin parçası oldu. Tüketimden, gözetimden, parçası olmaktan kaçacak delik kalmadı.

2021: DİJİTAL KALICILAŞMA VE DÜZENLEME YILI OLACAK
2021 nasıl bir yıl olacak? Genel olarak dijital kapitalizmin, kripto paraların, dijital diktasyonun (d-öğretimin), home office’in kalıcılaşma ve düzenleme yılı olacak.

Okullar büyük oranda tasfiye veya hibrit olacak. İşler de öyle. Ev; okul veya iş yeri olacak, dijital etkinin, denetimin, diktasyonun, küresel ağların birer parçası olacak.

Büyük oranda tekno-burjuva kazanacak, geniş halk kesimleri daha da yoksullaşacak.

Alt üst oluşlar da hızlanacak. Öğretmenler, işçiler, halk kesimleri… küresel şirketlerin sunduğu dijital platformlarda ne kadar örgütlenebilir, başkasının yatağında özgür ne kadar olunursa o kadar. O halde, bu teknolojilerin mülkiyetini kapitalistlerden alamazsak işimiz daha zor olacak.

2021’de dijital teknolojilerin kamusallaştırılması veya çoğullaştırılması mücadelesi verilmesi önemli bir strateji olmalıdır. Belediyelerden başlanabilir, kamusal dijital platformlar oluşturulmalıdır. Yüz yüze eğitim, okullar, üniversiteler birer yaşam alanıdır, yaşam alanlarına sahip çıkılmalı, hele mülkiyeti dijital şirketlerce tasfiyesine veya mülkiyetinin kapitalistlere geçmesinin izin verilmemelidir.
Hepimiz, başta partiler, sendikalar, meslek odaları… dijital veya kripto düzenleme mücadelelerine hazır olmalıyız. Çetin bir yıl olacak.

Bugün 01.01.2021. Dijital kapitalizmi, kripto kapitalizmi zayıflatmak için hazır mıyız? Teknolojileri insan, toplum, doğa yararına kullanma mücadelesi için hazır mıyız? En azından erek ve dileğimiz öyle olsun.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°