LUPERCALIA BAHAR VE AŞK ŞENLİKLERİNDEN SEVGİLİLER GÜNÜNE…
Manşet Haber 14.02.2021 12:53:36 0

LUPERCALIA BAHAR VE AŞK ŞENLİKLERİNDEN SEVGİLİLER GÜNÜNE…

LUPERCALIA BAHAR VE AŞK ŞENLİKLERİNDEN SEVGİLİLER GÜNÜNE…

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da sevgililer gününü pandemi salgınında kutluyoruz. Çarşı Pazar bu yıl da sevgililer günü rahmetinden, bereketinden yararlanamayacak! Bu konuda muhtelif söylenceler var. En akla yakını eski Roma İmpatarorluğu zamanında bir özgürlük kısıtlamasından günümüze kadar gelen sevgililer günü öyküsüdür. Evlere hapsedilen, aşsız, işsiz, aşı’sız kalanlar bu sevgililer gününde evlerinizde bu hazin öyküyü okumaya ne dersiniz?
LUPERCALIA – BAHAR VE AŞK FESTİVALİ

Sevgililer Günü Eski Roma İmparatorluğudönemine dayanıyor. 'Lupercalia' yani ‘’Bahar ve Aşk Festivali’’ Şubat Ayıortasında yapılıyordu.

Pagan inancına göre 14 Şubat, tabiatın uyanması, baharın başlangıcı ve kuşların aşk mevsiminin başlangıcı olarak kabul edilir. Bu ayda Doğa yavaş yavaş bahara hazırlanır. Kuşlar, kediler cümle börtü böcek ve bitkiler cana gelir.

Doğanın canlanmaya başladığı bu zamanda yapılan festivallerde, Romalı genç kızlar ve delikanlılar bir araya gelirlerdi. Normal hayatta birbirinden uzak yaşayan gençler, bu festival gününde yan yana gelebiliyor ve aralarında sıcak iletişimler yaşanabiliyordu.

Her genç kızın adı bir kâğıt parçasına yazılıyor, bir çömleğe atılıyor, delikanlı hangi genç kızın ismini çekerse akşama kadar o genç kıza eşlik eder. Bu beraberliklerin bazıları da evlilikle sonuçlanıyordu.

İlk çağlardaki bu gelenekler farklı şekillerde günümüze kadar devam etmektedir. Doğu toplumlarında da halen devam eden Hıdrellez ve Nevruz gibi kutlamalar bu pagan kültürlerin devamdır.

Bütün bu festival, bayram ve kutlama günlerinin ortak özelliği doğanın uyanışı, yeniden yaratmaya, üretmeye başlamasıdır.

Bugünkü sevgililer gününe de genel olarak III’ncü yüzyılda 'Saint Valentine' efsanesine dayanıyor.

Söylenceye göre; o dönemde Roma’nın zalim İmparator II’Claudius bir emir yayınlar ve askerlerin evlenmesini yasaklar. Çünkü; bekar askerlerin evlilere göre daha iyi savaştıklarını düşünmektedir.

Ancak, iyi kalpli rahip Valentine İmparatorun bu yasağına uymaz ve gençlerin gizlice nikahlarını kıymaya devam eder. Durumu öğrenen Claudius, Aziz Valentine’yitutuklatır. Kimine göre; sopa ile dövülerek 14 Şubat 270 tarihinde,kimine göre ise; 14 Şubat 269’da yaktırarak öldürtür.
Diğer bir söylence ise; 14’ncü yüz yılda Aziz Valentine ile gardiyanın kız kardeşi arasındaki diyalogla ilgilidir. Hapishaneyi korumakla görevli gardiyanın kız kardeşi Julia doğuştan görme engellidir. Valentine’nin anlattığı Hazreti İsa öyküleri arasında körlerin gözlerinin açıldığını öğrenince gizlice Valentine’in yanına gelir.
Birlikte uzun zaman geçirirler. Valentine kıza yani Julia’ya Tanrı’ya yönelmeyi öğretir. Julia, Valentine’nin bilgeliği ile aydınlanır, güçlenir ve teselli bulur.
Dualarının sonunda Julia görmeye başlar. Ama Valentine’nin ölüm emri gelir. Aziz Valentine, ölmeden önce Julia’ya‘’Tanrı’ya hep yakın ol. Senin Valentinus” diye yazıp imzasını atar. Mektup, ertesi gün Julia’ya ulaşır, o günün tarihi 14 Şubat 270’dir.
SEVGİLİLER GÜNÜ KARTLARINDAN PAHALI HEDİYELERE…
Tarihin ilk çağlarından beri diktatör imparatorların keyfi ölüm ve savaş tutkuları karşısında azizlerin, ozanların ve inanç önderlerinin de sevgiyi yüceltmeleri her zaman olmuştur. Sevginin çoğaldığı zamanlarda sevgililer, aşıklar birbirlerine çeşitli yollarla sevgi mesajları yollardı. İşte Aziz Valentine de bütün sevenlerin koruyucu azizi haline geldi.
Sevgililer günü 1800 yıllardan sonra Amerika'da EstherHowland'ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu güne dek çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay haline geldi.
Zamanla olayın ticari yönü çok gelişti. Neredeyse herkes her yıl 14 Şubat'ta sevgililerine veya eşlerine günün anlam ve içeriği ile hediyeleşiyorlar. Artık kart yerine sosyal mecralarda toplu mesajlar ve pahalı hediyeler aşamasına gelindi.
Gelecek yıllarda; pandemisiz, sevgi ve aşk dolu sevgililer günü dileklerimle herkesin sevgililer gününü kutluyorum.
Sabri Arpaç
sabriarpacymm@gmail.com







YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°