Madencilik ulusların vazgeçilmezi
Manşet Haber 5.12.2012 13:51:34 0

Madencilik ulusların vazgeçilmezi

Madencilik ulusların vazgeçilmezi

Adana(Ulus)-- TMMOB Maden Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Sabahattin Sakatoğlu, madencilik sektörü dün olduğu gibi bugün de uluslar için vazgeçilmez konumunu sürdürdüğünü söyledi.


Sabahattin Sakatoğlu, madencilerin alın terleriyle karanlık maden ocaklarını aydınlattığını, yeraltında madenleri arayıp bulan, işleyen, yeraltı kaynaklarını insanlığın ve ülkemizin hizmetine sunan saygın meslek olduğunu dile getirdi. Maden Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Sabahattin Sakatoğlu, Dünya Madenciler Günü nedeniyle yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi:

“Madencilik, tarih boyunca uygarlıkların gelişmesinde çok önemli yer tutan sektörlerden biri olmuştur. Özellikle, insanlığın gelişim sürecinin son iki yüz yılındaki baş döndürücü ilerlemede yani 18. yüzyılda Avrupa‘da gerçekleştirilen sanayi devriminde, kömür ve demirin önemini yadsımak mümkün değildir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda da, bor, endüstriyel hammaddeler, metalik madenler, nadir toprak elementleri, trona, toryum vb. yeraltı kaynakları insanın yaşamını sürdürülebilmesi ve refah düzeyinin yükselmesi bakımından belirleyici olmuş ve gelecekte daha da belirleyici olacaktır. Bu bakımdan, madencilik sektörü dün olduğu gibi bugün de uluslar için vazgeçilmez konumunu sürdürmektedir.

MADENCİLERE TOPLUMUN VEFA BORCU VAR

Bu yeraltı kaynaklarını her türlü tehlike ve zorluk altında doğayla mücadele ederek üreten madencilere, toplumun vefa borcu bulunmaktadır. Yerin metrelerce altında insanlığa hizmet için gerektiğinde canlarını hiçe sayan maden emekçilerine hak ettikleri değerin verilmesi aynı zamanda bir insanlık görevidir. Her vardiya başında 'selametle' diye uğurlanan, maden ocaklarının girişinde 'selametle' ve 'uğur ola' yazan, çıkışta birbirlerine 'geçmiş olsun' diyen, başkalarının da onları 'geçmiş olsun' diye selamladığı başka bir meslek yoktur.

HER 7 DAKİKADA BİR İŞ KAZASI

Her şeyin ama her şeyin; insan, doğa, ekolojik sistem, tüm kavram ve etik değerlerin 'ticarileştirilerek' yıkımının arsızca sürdürüldüğü günümüzde madenlerimiz de sadece ticari bir meta, piyasa malı gibi değerlendirilmiş ve pazara sürülmüştür. Bunun sonucu; her yedi dakikada bir iş kazası yaşanması, ölümler, maden mühendisi meslektaşlarımızın giderek artan işsizlik gerçeği, çalışma koşullarının olumsuzluğu ve yaşam standartlarının sürekli düşüşü ile kaynaklarımızın talanı olmuştur.

Bütün bu sorunlara çözüm üretmek ve uygulamak ülkeyi yönetenlerin ve siyasi iktidarların asli görevidir. Maden Mühendisleri Odası olarak, kamuoyunu bilgilendirmek ve yetkilileri uyarmak görevlerimiz arasındadır ve bu görevimizi yerine getirmeye devam edeceğiz.”

MADENCİLER GÜNÜ ÖYKÜSÜ

Roma İmparatorluğu zamanında babasının gazabından kaçan Santa Barbara‘nın, 4 Aralık günü bir mağaraya sığındığı ve mağarada çalışmakta olan madencileri koruduğuna inanılmış, bu nedenle madencilerin koruyucu azizesi olarak kabul edilmiştir. Santa Barbara‘nın İzmit‘te yaşamış olması ve efsanenin geçtiği mekânların Anadolu olmasından dolayı4 Aralık, önce Anadolu‘da daha sonrada Avrupa ve tüm dünyada 'Dünya Madenciler Günü' olarak kutlanılmaktadır. Bu anlamda, 4 Aralık Maden Mühendisleri Odası öncülüğünde uzun bir süreden beri ülkemizin belli başlı kentlerinde ve çeşitli maden işletmelerinde 'Dünya Madenciler Günü' olarak kutlanılmaktadır.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°