MAHZUN PRENSES

MAHZUN PRENSES


Süreyya İsfendiyari…Son derece zengin bir ailenin dünyalar güzeli kızı.
Film yıldızı olmak istiyordu. Ailesi onaylamadı. O da boyun eğdi.
Paris’te gezideyken, İran Şahı Rıza Pehlevi’nin kız kardeşi Prenses Şems kendisini İran’a davet etti. Haber anneye ulaştırıldı. Annesi davetin anlamını biliyordu. Doğrudan sordu Süreyya’ya, “Böyle bir evliliği istiyor musun?” Süreyya’nın cevabı kaderini de belirlemişti.
- “Şah’ı tanımıyorum. Ama resimlerine bakılırsa hiç de fena bir erkek değil. Akıllı, sportmen. Tanıştığımda beğenirsem neden evlenmeyeyim?”

Yalnızca dış görünüşe bakarak karar vermiş, yüklendiği sorumluluğu hesap edememişti. Tanıştılar, karar verildi, nişanlandılar ve 12 Şubat 1951’de de tüm dünyanın konuştuğu bir düğünle evlendiler.

Hayatı hayal ettiği gibi olmamıştı. Annesine içini döktü
-“Yaşadığım hayatı tasavvur edemezsin anne. Bilemezsin bu yalnızlık nasıl canımı sıkıyor. Sarayda hiçbir kadınla konuşamıyorum, dertleşebileceğim kimse yok.”
Sosyal görevler ve Şah’la çıktığı geziler dışında sarayın içinde esaret hayatı yaşıyordu. Dünya basını tarafından yakından izleniyor, dergilere kapak oluyordu. Ama Saray gelenekleri yüksek sesle konuşmaya başlamıştı.:. Süreyya erkek çocuk doğuramıyor.Avrupa’nın en şöhretli doktorları da çare olamadı Süreyya’ya.Saray meclisi toplandı ve kararını verdi.: Kuma gelmesini kabul ederse, boşanmaktan vazgeçebilirdi Şah…
Karar, annesiyle St. Moritz’de tatildeyken geldi.Şah cevap bekliyordu. Kuma sözü çıldırttı Süreyya’yı. Tepkisini, “Karşılaştığım bu onur kırıcı durumdan sonra, bir de elalemin maskarası mı olayım istiyorsunuz?” Aşağılanmış hissetti kendini.. Boşanmayı tercih etti.
Annesinin öngörüsü gerçekleşmişti.“Biz 7 yıl önce Tahran’a yaşamayı, eğlenmeyi seven, hayat dolu bir genç kız yollamıştık. Geriye mahzun, yaşından beklenmeyecek kadar ciddi bir kadın geldi,” diyordu, hüzünlü anne.

Bu yaranın kolay kapanması mümkün değildi. Bir gün IngridBergman’ınbir filmini seyretti. Gerçekleştiremediği hayali aklına geldi güzel kadının. Sinema dünyasına girdi ve “Bir Kadının Üç Yüzü” adlı filmde rol aldı. Artık artistti.Sonra, ünlü aktör MaximilianSchell ile doludizgin bir aşk başladı ama uzun sürmedi. Bu alemin aşkları böyleydi zaten.
Karakteri değişmişti adeta. Kavgalara karışıyor, karakollara düşüyordu. O fırtınalı günlerde, karşısına yönetmen FrancoIndovina çıktı. Büyük bir aşk yaşıyorlardı ama Franco bir uçak kazasında öldü. İkinci aşkını da kaybetmişti.

Artık kendisiyle baş başaydı. Taa ki, Paris’teki evinde ölü bulununcaya kadar.Arkadan kardeşiBijan da öldü. Söylentiler çıktı, öldürüldüklerine dair. Hep oluyordu böyle şeyler.
Hiç mi seveni, hiç mi akrabası yoktu diyeceksiniz. Olmaz olur mu? Onlarında işi zordu. Yıllarca Süreyya’nın bıraktığı 80 milyon dolarlık servetin nasıl paylaşılacağıyla uğraştılar

İLLA BIÇAK DARBELERİYLE ÖLDÜRÜLMEK ŞART DEĞİL Kİ.

• ERKEK EGEMEN TOPLUMLARDA, PRENSES BİLE OLSA, KADININ KADERİ DEĞİŞMİYOR.

• BEN DE KADIN-ERKEK DİYE İKİYE AYRILMADAN, TÜM İNSANLARA İNSAN GÖZÜYLE BAKILDIĞI GÜNLERİ GÖRMEDEN ÖLMEK İSTEMİYORUM.


25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

9.12.2019 19:10:45

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI