Makam Aracı Hikayesi
Manşet Haber 7.07.2015 17:19:29 0

Makam Aracı Hikayesi

Makam Aracı Hikayesi

Bu haber bir romandan esinlenilerek hazırlanmadı. Bu haber son günlerde özellikle internet haber portallarında yer aldı. Konu Adana Valisinin kullandığı makam aracı ile ilgili. Aslında her kentteki valinin makam aracı var. Üstelik birden fazla. Ancak Adana Valisinin kullandığı aracın hikayesi çok ilginç. İlginçliği de kullanılan makam aracının sadece kiralık oluşu değil. 3 yıllığına kiralanan bu makam aracının parasını bir anlamda Adana halkı ödüyor. Nasıl mı? işte internet medyasında yer alan haberin öyküsü:

'Adana Valisinin  kullandığı makam aracının kiralama parasını resmen Adanalı ödüyor.

Sebebi nedir bilinmez ama Adana Valiliği’nin resmi makam aracı aylık olarak kiralanıyor. Kiralanan araç için sözleşme imzalanıp 36 ay boyunca yani 3 yıl boyunca araç kiralama işlemi gerçekleştiriliyor.

Araç kiralanıyor ama parasını neden Adanalı ödüyor? Adanalı ödüyor derken, Adanalı esnaf, tüccar, sanayici, iş adamının üst birliği konumundaki odalar Vali Beyin makam aracının kira bedelini ödemek için karar alıyor.

Neden böyle bir karar alınır? Neden Valilik kendi aracının kira bedelini kendisi ödemez bilinmez? Odaların böyle bir yetkisi var mıdır? O da hiç bilinmez.

Aracın aylık kira bedeli18 bin 290 lira.

4 Oda oturup bu parayı kendi aralarında pay ederek kendilerine salınan SALMA ölçüsünde ve odalarının maddi durumlarını da göz önüne alarak paylaşmışlar.

Yani Sanayi Odası, Ticaret Odası, Ticaret Borsası ve Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü, Valilerinin kiralık aracının parasını üyelerinden bir şekilde topladığı para ile ödeme kararı alıp bir de sözleşme yapmışlar.

Aylık 18 bin 290 lira olan makam aracı kira bedelinin

9 bin 290 lirasını Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü,

Bin 500 lirasını Sanayi Odası,

4 bin 500 lirasını Adana Ticaret Odası,

3 bin lirasını da Adana Ticaret Borsası ödeme kararı almış.

36 ay boyunca 18 bin 290 lira ödenen para ile aynı makam aracının mülkünün satın alınabileceği bir ortamda neden böyle bir yöntem seçilerek araç kiralama yöntemine başvurulmuş bilinmez.

Şimdi Adana Ticaret Odası Başkanı, Sanayi Odası Başkanı, Borsa Başkanı ve Hacı Sabancı Organize Sanayi Müdürlüğü yetkililerinin çıkıp bu konuya niçin başvurduklarını, yapılan işlemden aidatlarını aldıkları üyelerinin haberdar olup olmadıklarını, aylık kira bedeli ile 36 kiralanan aracın satın alınmasının daha ucuza geldiği bir durumda neden böyle bir yola başvurduklarını izah etmeleri gerekiyor.

Bu arada Adana Valimiz Sayın Mustafa Büyük’ten önceki Vali döneminde de uygulanan bu yöntem konusunda Adana Valiliği’nin de sanırım söyleyecek sözü ve yapacakları bir açıklamaları olsa gerekir.

Gelecek tüm açıklamaları aynen kullanacağız.

Ve sitemizde her gün bu konuyu oda başkanlarına sorarak konunun da takipçisi olacağız.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°