MEB'E ÇAĞRI: OKULLARI AÇIK TUTMANIN, SINIFLARI SEYRELTMENİN BİNBİR YOLU VAR

MEB'E ÇAĞRI: OKULLARI AÇIK TUTMANIN, SINIFLARI SEYRELTMENİN BİNBİR YOLU VAR

İnsanı diğer canlılardan ayırıcı özellik, AMAÇLI varlık olmasıdır. İnsan çevresindeki mevcut duruma olduğu gibi uyan değil onu kendi amaçları doğrultusunda uyarlayabilen bir canlıdır. Yoksa ottan bir farkı kalmaz.

Amacınız Afganistanlaşmak ise Afganistanlaşırız. Amacınız uygarlaşmak ise uygarlaşma yolunda yol alırsınız.

Amacınız okulu kolayca kapatmak ise kapatırsınız. Amacınız okulları açık tutmak ise okulları açık tutmanın binbir yolu var.

MEB’in okulları tam zamanlı yüz yüze açıyoruz kararı, nihayet, 1.5 yıl gecikmeli olsa da, okulların olmazsa olmaz örgün eğitim ve yaşam alanları olduğunun farkında olan başta TTB olmak üzere, bazı veli derneklerinin, sendikaların, anne babaların, eğitimcilerin, MEB’in bazı bürokratları ve öğretmenlerinin duyarlılıklarının ve çağrılarının da etkisi olduğu, isabetli sevindirici bir karardır.

Mart 2020’den beri ısrarla yazıyorum. Okulları ikame edecek başkaca bir yaşam alanımız yok. Okullar ve üniversiteler her koşulda açık tutulmalıdır ve açık tutulabilir. Bunun tek istisnası kısa süreli tüm ülkedeki karantinalar olabilir.

Okullar aynı hastaneler, fırınlar, haneler gibi HER KOŞULDA AÇIK tutulabilir. Elbette bunun gerekleri olacak. Bir odadan bir odaya geçmek için bile yapılan gerekler, eylemler vardır. Yan odaya gitmeye karar vereceksiniz, kalkacaksınız, yürüyeceksiniz, yan odaya geçeceksiniz. Yani irade, karar, eylem-etkinlik her iş için gereklidir.

Elbette aynı bir hanede veya insanın bulunduğu herhangi bir yerde olduğu üzere okullar için de derslik, ulaşım, havalandırma, tuvalet-lavabo, su-beslenme, maske, mesafe, aşılama, test, takip süreci çeşitli gerekler vardır. Tüm bu gerekler İNSAN nasıl YAŞIYOR ise, HANELER nasıl açıksa, OKULLAR da AÇIK iken yapılacak gereklerdir.

KALABALIK ŞUBELERİ 15 GÜNDE SEYRELTMENİN BİNBİR YOLU
Şimdi en kritik aşamalardan biri ilk 3-4 hafta olup MEB’e, okul yöneticisi, öğretmen ve velilere çok iş düşmektedir.

Bugünlerde veli ve öğretmenlerin en öne çıkan kaygısı bazı şubelerin kalabalık oluşu, bazı okullarda derslik başına 25 ve üstü öğrenci mevcutlarıdır.

Aslında bu fiziki sorun, sorun bile sayılamaz, yeter ki amaç okulları açık tutmak olsun, amaç sınıfları seyreltmek olsun. Yani şubeleri, derslik başına düşen öğrenci sayılarını seyreltmenin binbir yolu bulunmaktadır.

Önce sorunun çapını görelim, istatistiklere bakalım. Sonra 15 günde seyreltmenin binbir yolundan birkaçını sayalım.

2019/20 MEB eğitim öğretim istatistiklerine göre Türkiye genelinde ilkokul ve ortaokul toplamında derslik başına 24, genel liselerde 21 ve mesleki teknik liselerde 18 öğrenci düşmektedir.

Yani ortalama olarak böyle bir kaygıya yer bile yoktur.

Bununla birlikte bazı okulların kalabalıklığı DENGESİZ DAĞILIMDAN kaynaklanmaktadır. Örneğin Adana, İstanbul, Güneydoğu illeri görece bu sayıların temel eğitimde 35’e (örneğin Gaziantep), liselerde 31’e (örneğin Muş) kadar çıkmasıdır. Tek bir okul bazında daha yüksek ortalamalar da oluşmaktadır.

Yine de kalabalık tüm okullarda, tüm yerleşimlerde değil, çok büyük ilçelerin veya bazı il merkezlerinin bazı yoksul mahallelerinde, bazı istendik okullarda çok artabilmektedir.
Ve bu sorun kısa sürede, 15 günde çözülebilir bir sorundur. Derslik başına (şube-sınıf başına) düşen öğrenci sayısını 15 gün içinde çözebilecek birkaç öneri. Derslik başına düşen öğrenci sayısı 20-25’i geçiyorsa;

1) İkili öğretimde değilse, geçici olarak ikili öğretime geçilir.

2) Fazla öğrenciler için varsa en yakındaki okulun boş dersliklerinden yararlanılır.

3) Mahalde/okula yakın olan yerlerde boş kamu binaları varsa, onlar geçici olarak okullara tahsis edilir.

4) Mahalde/okula yakın yerlerde boş özel okullar, özel binalar, AVM vb. varsa geçici süreyle gönüllü veya kiralamalı olarak okula tahsis edilir, okula dönüştürülür.

5) Okulun bahçe veya etrafında açık alan imkanı varsa, buralara geçici konteynerler/çadırlar kurulabilir.

6) Okul mevcut durumda ikili öğretimde ve kalabalık ise, başka bir bina da bulunamıyorsa, bu durumda CUMARTESİ PAZAR dahil edilirse, haftanın 7 gününde 14 yarım gün oluşur. Okul haftada 5+5+4 yarım gün olmak üzere üçlü eğitime geçer (şu anda kasım, şubat ve nisan tatilleri var. Dönüşümlü olarak iki ara dönem 5’er gün, bir ara dönem 4’er gün uygulanır. Sonuçta 3 devre olunca DERSLİK BAŞINA 72 öğrencinin olduğu ÇOK KALABALIK bir okulda bile 3 devreye bölüneceğinden SINIF MEVCUDU 24’e düşmüş olur. Bu kadar kalabalık zaten az sayıda okul bulunmaktadır.

ÖĞRETMEN O KADAR ÇOK Kİ, BİR GECE YARISI KARARNAMESİNE BAKAR
Kalabalık şubeler bölününce öğretmen ihtiyacı da artacaktır denebilir. 700 bin atanmamış öğretmen var. Yüz binlerce emekli öğretmen var. Hepsi bir gece yarısı kararnamesine bakar. Hatta bu atamalar iktidara oy bile getirir.

Okulların kapalı kalması çocukların, gençlerin, tüm ülkenin, hatta gelecek 50-100 yılın kaybedilmesi, bir tür Afganistanlaşma demektir. TAM zamanlı, KESİNTİSİZ şekilde OKULLAR AÇIK olsun, elbette her işin bir çabası, bir maliyeti olacak, kaygılar olacak, derslik ve öğretmen dışında da, başta aşılama olmak üzere yapılacaklar var, ancak bu kaygıları gidermenin, bu sorunları aşmanın binbir yolu var. Yeter ki isteyelim.

Yeter ki isteyelim çoğunu yaptık zaten, geriye kalan aşılamayı da kalabalık okulları seyreltmeyi de öğretmen açığını da 15 günde büyük oranda çözeriz. Maske-mesafe-hijyen-havalandırma-ulaşım… tüm bunlar da bilgi-bilinç-tutum meselesidir. Dijitalleşme okul veya yaşam alanı değildir, aksine gelişim ve öğrenmeyi zayıflatmaktadır, ancak yardımcı teknikler olarak yerinde yararlanılabilir. İşin özü: OKULLAR ve üniversiteler başka bir telafisi veya ikamesi mümkün olmayan VAZGEÇİLMEZ YAŞAM-GELİŞİM ALANLARIDIR, AÇIK tutmanın BİNBİR yolu var.

Adnan Gümüş

6.09.2021 20:59:43

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI