Medyanın Güvende Olmadığı Ülkelerde Demokrasiden Söz Edilemez
Manşet Haber 1.10.2013 20:28:17 0

Medyanın Güvende Olmadığı Ülkelerde Demokrasiden Söz Edilemez

Medyanın Güvende Olmadığı Ülkelerde Demokrasiden Söz Edilemez

tgf_logoTürkiye Gazeteciler Federasyonu’nun 42. Başkanlar Konseyi, 26-29 Eylül 2013 tarihinde toplam 61 meslek örgütünün başkan ya da temsilcisinin katılımıyla Tekirdağ’da toplandı. Trakya Gazeteciler Birliği Derneği’nin ev sahipliğinde gerçekleşen toplantı sonrasında Başkanlar Konseyi Sonuç Bildirgesi açıklandı.

Demokratikleşme sürecinin sağılıklı biçimde sonuçlandırılabilmesi için öncelikle özgür basının koşullarının yaratılması, ayrımcılık yapılmaması, baskı ve tehdit unsuru olan uygulamalara son verilmesi gerektiğinin vurgulandığı bildirgede, medya kuruluşlarının ve medya mensuplarının kendilerini güvende hissetmedikleri bir ülkede demokrasiden asla söz edilemeyeceğine dikkat çekildi. Bildirgede şu görüşlere yer verildi:

TGF 42. Başkanlar Konseyi Sonuç Bildirgesi

1-Ülkemizde demokratikleşme süreciyle birlikte yaşanan tartışmalar, demokratikleşme paketiyle birlikte yeniden gündemin ilk maddesini oluştururken, ‘özgür basın’ kavramının kamuoyu önünde yeterince tartışılmaması, bağımsız ve tarafsız medya için çözüm yollarının toplumun her kesimini tatmin edici biçimde aranmaması, basın özgürlüğünün teminatı açısından manidardır. Ülke kamuoyunun merakla beklediği demokratikleşme paketinin açıklanmasıyla ilgili olarak düzenlenen basın toplantısında, bazı medya kuruluşlarına ayrıcalık tanınırken, bazı basın kuruluşlarının akreditasyon dışı bırakılması, demokrasi sınavının baştan kaybedilmesi anlamındadır. Medya kuruluşları arasında ayrımcılık yapılması, ayrıştırmaya gidilmesi, basın özgürlüğü gibi, halkın haber alma hakkı gibi, ifade ve düşünce özgürlüğü gibi en temel hakları bağrında toplaması gereken ülkemiz demokrasisi için son derece büyük talihsizliktir. Basın kuruluşlarını denetim altına almaya ve hizaya sokmaya yönelik bu çarpık anlayışı şiddetle kınıyoruz.

2- Böyle bir uygulama; gerek ülkemizin birlik, beraberlik ve kardeşliğe en fazla gereksinim duyduğu günlerde yaşanması açısından, gerekse oldukça hassas bir süreçten geçen medyamız üzerindeki baskı ve şiddete hazin bir örnek oluşturması yönünden de üzücü ve düşündürücü olmuştur. Her şeye rağmen TGF, her fırsat ve zeminde basın özgürlüğünün savunucusu olmayı sürdürecek ve meslektaşlarımızın çağdaş dünya standartlarında gerekli olan haber alma ve yayma özgürlüğü yönündeki taleplerinin ısrarlı takipçisi olacaktır. Bu bağlamda, demokratikleşme sürecinin sağılıklı biçimde sonuçlandırılabilmesi için öncelikle özgür basının koşulları yaratılmalı, ayrımcılık yapılmamalı, baskı ve tehdit unsuru olan uygulamalara son verilmeli, Afyonkarahisar’daki bir gazete örneğinde olduğu gibi attığı manşet veya yaptığı haber nedeniyle resmi ilanı kesilmemeli, Düzce örneğinde olduğu gibi bir gazeteci, hakim tarafından “Benim karşımda hazır olda duracaksın!” diye azarlanmamalı, ceza kanunu ve basın kanunu başta olmak üzere, yasalar üzerinde, gazetecilerin görevlerini çekincesiz/korkusuz yapabilmelerini sağlayacak devletin teminatı niteliğindeki düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Medya kuruluşlarının ve medya mensuplarının kendilerini güvende hissetmedikleri bir ülkede demokrasiden asla söz edilemez.

3-Ülkemizin en geniş katılımlı meslek kuruluşu TGF,  sorunların çözümü için birlik ve beraberliğe büyük önem vermektedir. Elbette ki demokrasilerde örgütlenme özgürlüğü, çok seslilik açısından esastır. Ancak gerek genel olarak ülkemizde, gerekse illerimizde meslektaşlarımızı bölüp parçalanmaya yönelik zorlama yapılanmalar, kağıt üzerinde kalmaya mahkum teşkilatlanmalar, son tahlilde güçsüz medya talebi olanların tuzağına düşmek anlamına gelmektedir ki, bu duruma alet olanlar tarihsel yanlışa düştüklerini görmelidirler. Ülkemiz medya tarihi, bu anlamda mesleğimizi ve meslektaşlarımızı bölüp parçalayan zihniyetle hareket edenleri, şişkin egolarına mağlup olarak kendilerine koltuk yaratma sevdasıyla basın özgürlüğü mücadelesine sekte vuranları kara sayfalarında yazacak ve onları asla affetmeyecektir. Bilmeliyiz ki, basının ve basın emekçilerinin sorunlarının nihai çözümü için topyekun mücadele şarttır, bunun için de örgütsel bütünlülük bir zarurettir. Bu anlayışla hareket eden ve ülkemizin en güçlü kuruluşu olan TGF’nin, yurt sathına yayılan teşkilat çatısını daha da genişletme ve sağlamlaştırmaya yönelik çalışmaları sürecektir.

4-Basın İlan Kurumu’nun, illerde yayınlanan gazetelerin birleşerek güçlendirilmelerinin teşvik edilmesine yönelik olarak başlatılan uygulamalarının, başlangıçtaki iyi niyetli hedeflere ulaşma beklentisinden uzaklaştığı ve somut olarak mağduriyetlerin yaşanmasına yol açtığı tespit edilmektedir. İşini hakkıyla yapan ve resmi ilanın gerektirdiği başta kadro ve tiraj şartı olmak üzere, tüm prosedürleri hakkıyla uygulayan nitelikli gazeteleri de kapsamasının dayatıldığı bu zorunlu birleşime uygulaması, kazanılmış hakların yitirilmesine, adil olmayan bir paylaşımın oluşmasına ve en önemlisi de işsiz gazetecilerin çoğalmasına yol açmaktadır. Başlangıçta iyi niyetli görünmesine karşın, son günlerde, “Birleşmezseniz, ilanınızı keseriz” benzeri sakat bir anlayışa dönüşen ve bir yayın organının neredeyse hayatını karartacak hatta tamamen bitirecek denli bir dayatmaya dönüşen uygulamanın yeniden gözden geçirilmesi ve bu tespitlerin görülerek kaldırılması şarttır. Gazeteler kendi bünyelerinde zaten çok sesliliği ve çeşitliliği, yayın politikalarının gereği olarak kendi ölçülerinde yerine getirmektedir. Birleşmelerle çok sesliliğin yaratılacağı iddiası ise doğru değildir. Tam tersine, BİK’in bu yöndeki ısrarının giderek medyayı cezalandırmaktan öteye gitmeyeceği ve medyayı basın özgürlüğüne ters düşen bir “tek tipleştirmeye/tek sesliliğe” götüreceği kesindir.

5-Basın İlan Kurumu’nun, teşkilatı olmayan illerde hızlı bir şekilde gerçekleştirdiği teşkilatlanma çalışmaları, resmi ilan akışının düzenli, planlı ve hakkaniyetli olması açısından yerinde ve gereklidir. Zira BİK’in teşkilatının olmadığı illerde, Valilikler bünyesinde çözülmeye çalışılan resmi ilan dağıtım görevi sağlıklı olarak yapılamamakta, bunun sonucunda da mağduriyetler oluşmaktadır. Bu işle görevlendirilen kişilerin keyfi uygulamaları, basın kuruluşlarını bezdirmekte, gerek ilanın veriliş tarihi, gerek yayını, gerekse de tahsilatları konularında dengesizlikler, aksaklıklar ve değerlendirme yanlışlıkları olmaktadır. Bu işleri sadece haftanın bir gününe sıkıştıran, onun dışında harcanacak mesailerin bulunmadığını belirten görevlilerin de bulunduğu illerde, yoğun haksızlıklar yaşanmaktadır. Sorunun kökten çözümü, Basın İlan Kurumu’nun, il müdürlüğü açmayı rantabl görmediği illerde temsilcilik açmasından geçmektedir. Son dönemlerdeki aktif çalışma temposuyla resmi ilan akışına belli bir düzen getiren, payların korunmasına ve arttırılmasına yönelik çabalarıyla öne çıkan BİK’in, bu konuda da görev üstlenmesi, Anadolu basınının önemli bir sıkıntısını daha ortadan kaldıran anlamlı bir işlev üstlenmesini sağlamış olacaktır.

6- Sosyal Güvenlik Kurumu SGK denetmenlerinin, basın kuruluşlarının gazetecilerin sigorta primlerinin yatırılıp yatırılmadığını incelerken, yetki sınırlarını zorladıkları, kuruluşları maddi açıdan büyük sıkıntıya sokan yüksek orandaki para cezalarıyla büyük mağduriyetler oluştuğu gözlenmektedir. TGF Yönetimi’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik ile de görüşerek gündeme taşınan sorun, özellikle geriye dönük hizmet ödemeleri konusunda yaşanmakta ve fatura basın kuruluşlarına çıkarılmaktadır. TGF olarak; Sayın Bakan Faruk Çelik’in, konunun çözümü için ilgili birime verdiği talimatın kısa zamanda yerine getirileceğine ve başta Sakarya olmak üzere tüm illerimizdeki yerel basını zora sokan bu uygulamanın basın kuruluşlarını rahatlatan makul bir çözüme kavuşturulacağı inancını taşımaktayız.

7-Basın İlan Kurumu’nun, 195 Sayılı Kanunu’na dayalı olarak meslek örgütlerine her yıl ayırdığı payın, adaletli bir dağılımla gerçekleşebilmesi için TGF’nin BİK nezdinde sürdürdüğü çalışmalar devam edecektir.   Bilindiği gibi TGF’nin bu konuda gösterdiği yoğun çabalar sonucunda bu paydan, Basın İlan Kurumu’nun şubelerinin bulunduğu illerdeki meslek örgütlerimiz de yararlandırılmaya başlanmıştı. Bu elbette ki olumlu bir adımdır, ancak yeterli olmadığı da açıktır. Bu konuda; Anadolu’daki basın dernekleri arasında herhangi bir ayırım gözetilmeksizin adil bir paylaşımın gerçekleşmesi temel hedefimizdir ve TGF de kurumsal olarak aracılık görevi üstlenmeye hazırdır.   Aynı zamanda BİK Genel Kurulu Üyesi olan TGF Genel Başkanı Atilla Sertel’in, her fırsatta dile getirdiği ve tüm meslek kuruluşlarının maddi destek alması gerektiğine ilişkin adaletli dağılım talebi, sonuna kadar desteklenmeye devam edilecektir.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°