MEHMET BAŞPINAR VE YENİ NESİL ZENGİNLEŞME
Manşet Haber 9.12.2021 00:11:56 0

MEHMET BAŞPINAR VE YENİ NESİL ZENGİNLEŞME

MEHMET BAŞPINAR VE YENİ NESİL ZENGİNLEŞME


Mehmet Başpınar başlığıyla yazdığım ilk iki yazıda, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren genel olarak iktidar eliyle aktarılan sermaye ile şehrimizde yaratılan zenginlerin servet birikim sürecini anlattım. 1980 sonrasının ise bu ailelerin mülklerinin tasfiyesine dayalı rant düzenine tekabül ettiğini belirtmiştim.





Bu yeni dönemin belirleyicisi ise, tarım alanlarının sanayi siteleri inşa edilmesi için imarlı arsalara dönüştürülmesi. Dolayısıyla da belediyelerin yeni nesil zenginleşme araçları haline getirilmesi.





Kaldığımız yerden devam edecek olursak, Adana'da kim belediye başkanı olursa olsun, bir başarı timsali olarak, her dönemde karşımıza çıkan tek isim Mehmet Başpınar.





İş yapmadığı, dost olmadığı belediye başkanı yok. Hayatı başarı hikayeleriyle dolu biri.





Mehmet Başpınar'ın başarılarını anlatmak için manalı kelimeleri yan yana getirmek ve bir eksik, bir yanlış, bir hata yapmamak ve en güzelini, en hoşunu başarabilmek için çırpınıp durdum.





İmdadıma ise Youtube'de çocuk şarkılarına kısa filmler çekip yayınlayan Onur Erol'un 'BİM BAM' şarkısını seslendirdiği video yetişti.





'Ahhha işte tam da bu...' nidaları arasında izlediğim videoyu siz de bulup izlemelisiniz. Ama, 'sayın yazar kardeşim, tamam her yazdığını dikkatle okuyoruz ve verdiğin bilgilerle şehrimizde nelerin döndüğünü, senin aracılığınla öğreniyoruz da, o işi de bizim için yapıverseydin ya!'' diyecek okurlarım için bir kupleyi burada paylaşarak onlara karşı yüzümü kara çıkarmadığımı umuyorum.





'Hacıyatmaz' diye de bilinen şarkının adı 'Bim bam'.
Sözleri ise şöyle;





'Hacıyatmaz o bir cambaz
Hacıyatmaz o bir cambaz
Yolu şaşmaz bim bam bim bam
Dağları koy, aşar geçer, maşallah
Denizleri yüzer geçer, maşallah'





***
Başarıları duyan her hemşerisinin gurur vesilesi olan, kendisinin dilden dile dolaşan yatırım başarılarını bir sonraki yazıda anlatmaya devam edeceğim ama,' bu kadar mı yani?' diyenleri de merakta bırakmamak lazım;





' Hacı yatmaz, o bir cambaz, dağları koy aşar geçer, maşallah' diyen şarkı sözlerindeki gibi her aldığı tarlayı bir sanayi sitesi imarlı arsaya dönüştürme başarısı gösteren Mehmet Başpınar'ı ben de kutluyorum.





40 yılı aşkın bir süre zirvede kalmak, her istediği imar değişikliğini, her biri ayrı bir fenomen olan Aytaç Durak, Zihni Aldırmaz ve Hüseyin Sözlü dönemlerinde gerçekleştirebilmek ise hiç kuşkusuz ki, mucizeden de öte bir yeteneği gerektiriyor.





Benim eksiğim ise, Mehmet Başpınar'ın, bu yeteneğinin ne olduğunu henüz çözememiş olmak...





Devam edeceğim...



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°