MELİH BAKİ UYARDI: DEPREMİN RANDEVUSU OLMAZ
Manşet Haber 3.05.2020 12:50:04 0

MELİH BAKİ UYARDI: DEPREMİN RANDEVUSU OLMAZ

MELİH BAKİ UYARDI: DEPREMİN RANDEVUSU OLMAZ


ADANA’YI
BEKLEYEN DEPREM TEHLİKESİ









TMMOB
Jeofizik Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı, yer altı su seviyesinin
yükselmesiyle bodrum katlı binaların taşıyıcı demirlerinin çürüdüğünü belirterek,
 acilen önlemler alınması gerektiği
konusunda yetkilileri uyardı. Deprem önlemlerinin alınmasını isteyen Melih
Baki, “Depremin randevusu olmaz” ifadeleri ile de yetkilileri uyardı.





Jeofizik
Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Melih Baki, Adana’da yer altı
su seviyesinin yükselmesiyle birlikte, kentin bir çok yerinde bulunan bodrum
katlı binaların taşıyıcı demirlerinin çürüdüğünü ifade etti, isim vermeden o
dönemin Adana Büyükşehir Belediye Başkanına da göndermelerde bulundu. JMO Adana
Şube Başkanı Melih Baki’nin İlkhaber Gazetesi’nden Bayram Bulut’un depremle
ilgili sorularını yanıtlarken  şöyle
konuştu:





“Adana
yapılaşmanın yoğun olduğu bir kent. Çatalan İçme suyu  projesi öncesine kadar yer altı su seviyesi, 7
ile 11 metre derinliğindeydi. Adana’nın tüm içme ve sulama ihtiyacı yer altı
kuyularından karşılanıyordu. Günde 2.5 ile 3 Milyon metre küp su çekiliyordu. Kocavezir
İş Merkezi inşaatı temelinde su sorunu yaşandı. Çatalan İçme Suyu Projesi
gündeme geldiğinde raporumuzu ilgili makamlara sunmuştuk. O raporda aynen şunu
yazdık “Kuyuların kapatılmasıyla birlikte iki büyük risk bulunuyor. Birinci
risk yer altı su seviyeleri eski durumuna gelecek. Doğal hale gelecek. İkincisi
kuyuların hepsini kapatmayın”  Çatalan
İçme Suyu projesini getiriyorsunuz.  Yarın herhangi bir olay da sabotaj
dahil, doğal bir olayda heyelan gibi bir şey olursa Adana susuzda kalır. En
kritik günler için kuyuların hazır halde tutulmasını istedik. Bunu rapor
halinde de verdik.  Fakat ne dediysek kimse ciddiye almadı.









Yer
altı sularının, yapılaşmanın farkında değillerdi yetkililer. Belediyeler.
Kuyular kapatıldı. Kuyular kapatılınca yer altı su seviyesi doğal haline geldi.
Çünkü Çukurova Havzası büyük bir havza, depreme dayalı fayların oluşturduğu
büyük bir basen.  Basen dediğim çukur  alan. Bu basen bir nehir yatakları, iki dere
yatakları, üç selle getirmiş alivyon dolmuş vaziyette. Alivyon, kum, çakılla
dolmuş vaziyette ve kent bunun üzerine kurulmuş. Fakat bununla da yetinmediler.
O zaman gündeme regülatör köprüde suyu tutma geldi. Dedik ki şehir içinde
Seyhan Nehri çok defa yatak değiştirmiş. Tarih boyunca incelediğimiz zaman
Seyhan ve Ceyhan Nehirleri 6 defa birleşip ayrılmış. Siz bu suyu tuttuğunuz
zaman ters beslenmeyle yer altı su seviyesini doğal halinden daha da
yükseltecek. Yine itiraz ettiler. Bu kez bakanlıktan heyetler geldi ve bizi
haklı buldular. Ama haklı olmak bir şey ifade etmedi. Regülatör köprü yapıldı.
Çatan öncesi yer altı su seviyesi 7 ile 11 metre arasındayken regülatör köprüde
su tutulmasıyla beraber normal doğal halinden 1.7 metre daha da yükseldi. Çatan
projesinin hayata geçmesiyle birlikte kentleşme, yapılaşma bakımından bir dönüm
noktasına girdi.





O
dönemde yapılan bir çok binanın bodrumunu incelediğimizde, turistik tesisler,
kamu binaları, çok katlı apartmanların bodrum katlarına su doldu. O zaman bizim
söylediğimiz raporlar tamamen bilimseldi ve gerçek oldu.  Şehir içinde siz
yer altı yapısını bilmeden hizmet yaptığınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Şimdi düşünün bir kenti idare ediyorsunuz. Bu kentin tarihi gelişimini, yer
altı yapısını ve oluşumunu coğrafyasını bilmiyorsanız. Bu şehre ne kadar hizmet
edersiniz.”





Melih
Baki,  Kocavezir İş Merkezinde yaşanan
yeraltı su seviyesinin yükseleceğinin apartmanlarda görüldüğünü belirterek, “Adana
kent merkezinde  bize şuana kadar
müracaat eden vatandaşların 100’e yakın çok katlı apartmanlara yönelik oldu.
Gidip incelediğimizde temellerinin suyla dolu olduğunu gördük. Fakat burada
vatandaş da bilgisiz. Nasıl bilgisiz vatandaş. Bazıları ilgisiz, bazıları
bilgisiz. İlgisiz onlar suyu olduğu gibi bırakmışlar. Gittiğimiz zaman binanın
temelindeki o taşıyıcı demirlerin artık taşımaz halde olduğunu görüyoruz. Birde
bilgili olduğunu sanıp da suyu boşaltanlar nasıl bir hata yapıyor. Suyu motopompla
boşaltıyorlar. Boşalttıkları zamanda kum çekiyorlar. Temelin altını
boşaltıyorlar. Bu daha büyük bir sıkıntı sonra binalarda oturmalar başlıyor.
Yer altı su seviyesi yükseldikten sonra zemin artık eski zemin değil.
Biliyorsunuz deprem anında, doğal afet anında en çabuk yıkılan yerler suyun
aldığı zeminin gevşek olduğu yerlerdir. Suda en eritici maddedir. Dolayısıyla o
temellere batığımız zaman tamamen çürümüş kağıttan da farklı hepsinin
döküldüğünü görüyorsunuz.” dedi.





Adana
Valiliği ve belediyelerin soruna el atmalarını isteyen Jeofizik Mühendisleri
Odası Başkanı Melih baki, önerilerini de şöyle sıraladı:





“Gördüğümüz
manzara gerçekten korkunç. Önlem olarak sadece makyaj yapıyorlar. Makyajla bu
sorun çözülmüyor. Belediyemizin ve Adana Valiliğimizin bu konuya el atması
lazım. Bu binaların envanterinin çıkartılması ve incelenmesi gerekiyor. Ne
yapılması gerekiyorsa mühendislik olarak  vatandaşlara bilgilendirilmesi
lazım.





Daha
önce bir rapor hazırlayıp sunduk. Ama şimdi biliyorsunuz bu özel bir mülkiyet.
Sizi davet ettikleri için apartman ismi veremiyorsunuz. Sorun orada. Asıl
önemli konu 1998 Adana depremi. Adana’dan 47 ile 52 kilometre  uzakta
olmasına rağmen ve ters fayın çalışmış olmasına rağmen ters çalışması ne demek
enerjiyi  dikey yönde boşaltır yani.  Buna rağmen 6.2 büyüklüğündeki
bir depremin yarattığı hasar itibariyle dünya tarihinde en büyük hasar yatan
deprem kategorisine girdi.





Neden
bu kadar hasar oluştu?  Binaların mevcut
durumundan kaynaklı bu hasar. Depreme dayanıklı olmamasından kaynaklı bu hasar.





Son
yılların en büyük depremlerini yaşıyor. Biliyorsunuz Etna Yanardağı da harekete
geçmiş halde. Bu ne demek? Bölgemizde her an bir depremin yaşanması demek. Doğu
Akdeniz Bölgesi. Adana’da bunun içinde var. Doğu Akdeniz Bölgesi, Afrika, Arap
ve Anadolu plakasının çarpışma merkezi.  Kentimizin bulunduğu yer
Türkiye’de ki bütün deprem aktarımları buradan başlar. Dolayısıyla kamu
yararından, insan hayatından daha önemli bir şey yok. Bu durumu daha iyi
inceleyip önlem almak her yetkilinin görevidir. Bizimde görevimiz bu riski bu
durumu yetkili yerlere iletmektir.”





BÜYÜK
BİR DEPREM DE ADANA’YI NE BEKLİYOR?





Doğu
Akdeniz bölgesi ve Adana havzası faylarla oluşup şekil almıştır.  Seyhan
ve Ceyhan Nehirleri tarihte 6 defa birleşip ayrılmış ve bu her birleşip ayrılma
depremle olmuş.  Deprem her 10 yılda, 50 yılda olacak diye bir şey yok. Depremin randevusu olmaz. Düşünün
araba yolda gidiyor, her tarafı engebeli, hızla gidiyor ve freni de yok, sen
diye bilir misin ki 50 metre yada yüz metre sonra kaza yapacak.  Doğu
Akdeniz bölgesi deprem riski açısından önemli bir süreç yaşıyor. 24 saat
izlenmesinin nedeni de budur. Adana depreminden öncesi durumu tespit edip
ilgili makamlara bildirmiştik. Fakat o zaman  yine ciddiye almadılar.
Deprem olduğunda gerçeği fark ettiler. Bizi yargıya verdiler. O zaman tam
yargılanırken deprem oldu ve gerçek ortaya çıktı. Burada asıl önemli konu
depremi izleyen mutfaktaki bilim adamlarının hiç çekinmeden söz konusu insan
hayatı olunca deprem riskini gördükleri zaman kamuoyuna duyurması ve ilgili
makamlara hızlı bir şekilde durumun bildirilmesidir. Çünkü insan hayatından
daha kutsal daha önlemli bir şey yoktur.





Depremin
önceden bilinmesi olayı artık çözülmüştür. Depremin nerede olacağını ne kadar
büyükte olacağını artık biliyoruz. Bir deprem belirti vermeden asla gelmez.
Bakın size bir örnek verim. Depreme neden olan her fayın insan gibi bir hayatı
var. Bir fay günde ortalama  30-40 deprem üretiyor. Birden bire
depremlerin kesilmesi Hatay’dan 4 yıldır sinyal alamıyoruz. Fakat kırık geldi
ana faya dayandı onu kıracak enerjiyi biriktiriyor. Her an olabilir orada bir
deprem.  Bir fay 30-40 deprem üretirken birden bire 50-60 deprem üretmeye
başlıyor.  Depremleri önceden kestiremiyorsak ve kestirilemiyorsa ya
çalışma yapılmıyordu ya eksik çalışma yapılıyordu, yada yarım bırakılmıştır
çalışma. Şimdi artık depremler sır olmaktan çıktı.  Teknoloji o kadar
gelişti ki 24 saat izleyebiliyorsunuz.  Adana depreminde yerin 22
kilometre altında başlayan hareket yerin 5 kilometre kare yükselen bir dağ
biraz daha yükselmeye devam etseydi. Şuan ki ceza evinin bulunduğu yerde bir
dağ oluşacaktı. Demek ki bölgemiz bir deprem bölgesi doğa yasalarına kimse
meydan okuyamaz.





Deprem
olacak dediğimizde bizi yargıya taşıyorlar. Panik yaratıyoruz diye evet panik
yaratıyoruz. Çünkü toplu ölüm olacak. Bu çalışmaların amacı ne depremi önceden
kestirmek. Şimdi bütün mesele ve sorun mutfaktakilerin konuşması.  Adana
civarında 10’larca medeniyet keşfedilmeyi bekleniyor toprak altında. Bu deprem
gerçeğini bilip deprem öncesi önlemlere kilitlenmek yani depreme dayanıklı yapı
tasarımı. 





Adana’da
artık yapacak bir şey yok.  Kuyuları kapattınız. En büyük sıkıntılardan
biriside doğanın boşaltım sistemi olan dere yataklarının pervasız bir şekilde
imara açılmasıdır. Bu yapılabilecek kentleşmenin en büyük ihanetidir. Yaz
günleri bir saat yarım saat yağmur yağdığında en modern gördüğümüz  İstanbul, İzmir, Mersin, Adana gibi illeri sel
basıyor. Siz milyonlarca yılda doğanın bir boşaltım sistemini fark
edemiyorsanız.  Ne olduğunu bilmiyorsanız. İmara açıyorsanız belediye
başkanlığı  yapamazsınız. Bu kenti idare edemezsiniz. Doğa zaten söylüyor.
Tuvaletsiz ev olur mu? İnsanın boşaltım sistemi var, çalışmasa ne olur. Doğada
öyle. Dere yatakları korunmalı doğa onu milyonlarca yılda oluşturmuş. Oraları
imara açmayacaksınız. Rant uğruna mahvedersiniz. En büyük sıkıntıların başında
bu var. Tarih boyunca kurulan medeniyetler yer altını inceleyip kentleri
kurmuşlardır. Ama bizde öyle bir şey yok anlatamıyoruz .ama anlamıyorlar.
Kentler yalnızlığın riskin toplu ölümlerin merkezi oldu.”





(http://www.ilkhaber-gazetesi.com/guncel/bakiden-korkunc-iddia-h26887.html)





Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.9° / 14.2°