MENTEŞ: ÇUKUROVA AVRUPA ÇÖPLÜĞÜ OLMAYACAK
Manşet Haber 24.02.2022 17:39:26 0

MENTEŞ: ÇUKUROVA AVRUPA ÇÖPLÜĞÜ OLMAYACAK

MENTEŞ: ÇUKUROVA AVRUPA ÇÖPLÜĞÜ OLMAYACAK






Sofulu Çöplüğünde bir araya gelen Adana Tabip Odası, Adana Eczacı Odası, Adana Diş Hekimleri Odası, Adana Veteriner Hekimler Odası, Adana Barosu, Adana Mali Müşavirler Odası ve TMMOB Adana İl Koordinasyon Kurulu, Doğu Akdeniz Çevre Platformu ve Çukurova Öğretim Elemanları Derneği yönetici ve üyeleri Avrupa'dan ithal edilen çöplerin Çukurova’da yol kenarına dökülmesini protesto etti.





Kurumlar adına basın açıklamayı okuyan Adana Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Selahattin Menteş, “Ülkemize Avrupa ülkelerinden ithal edilen ve kimine göre çöp, kimine göre geri dönüşüm malzemesi olarak nitelendirilen atıklarla ile ilgili tartışmalar bir süredir kamuoyunun gündemindedir. Öncelikle bilinmelidir ki, Ülkemiz ve özelinde Adana, nevi ne olursa olsun bir başka ülkenin çöpünün, atığının/artığının döküleceği bir alan değildir” dedi.





Dünyadaki neredeyse bütün atıkların uğrak yerinin Çin–Hong Kong civarı olduğu bilindiğinin altını çizen Başkan Uzm. Dr. Menteş, konuşmasını şöyle sürdürdü;





“Çin’in atık girişini yasaklamasından sonra Türkiye bu konuda öne çıkmış, devlet tarafından da teşvik edilmiştir. İthal atık miktarı hızla artarak korkunç miktarlara ulaşmıştır. Sadece 2020 yılında 760 bin ton Türkiye’ye atık girişi olduğu bilinmektedir.  Plastik ve diğer atıklar kötü yönetilmekten dolayı yaşam alanlarımızı tehdit eder duruma gelmiştir. Bereketli topraklarımızın her tarafı yasa dışı çöplerle doldurulmuş, sularımız ve topraklarımız katledilmiştir. Duyarlı insanların ve kurumların tepkisi ile bu alanda pek çok denetimler yapılmış, pek çok şirkete cezalar verilmiş, kapatılmıştır. Sektörün kendini kontrol edememesi ve atıkların uygun koşullarda imha edilmemesi sonucu 18 Mayıs 2021 tarihinde polietilen atık ithalatı yasaklanmış fakat maalesef yasak sonradan kaldırılmış ve daha vahşi bir şekilde ithalat serbest bırakılmıştır.”





ATIK YÖNETİM BECERİLERİMİZİ GÜÇLENDİRMELİYİZ





“Plastik kirliliğini önlemede ve mevcut durumda odaklanması gereken konular atık ithal etmek değil, kendi atık yönetim sistemimizin geliştirilmesi ve atık yönetim becerilerimizin güçlendirilerek ülke atıklarımızı kaynağında ayrıştırma, geri dönüşüm ve geri kazanıma dahil etmek olmalıdır. Bir ürünün sıfırdan üretimi daha fazla enerji tüketimi, daha fazla kaynak tüketimi demektir. Bu nedenle kaynakların sürdürülebilir olarak gelecek nesillere ulaştırılması, etkin ve verimli kullanılması esastır. Bu konuda özellikle ‘sıfır atık’ projesi mantığının tüm ülke genelinde yaygınlaştırılarak ülkemizdeki atıkların birbirleri ile kontamine olmadan geri dönüşüm ve geri kazanım yöntemleriyle ekonomiye kazandırılması önem arz etmektedir. Kendi atıklarımızı doğru yönetme becerilerini geliştirmek birincil öncelik olmalı, ülke atıklarımızın geri dönüşümü sağlanmalıdır. Ülkemizde atık yönetimi konusunda yaşanan sorunlar çözülmeli, atık ithal ederek sorunlar daha da çoğaltılmamalıdır.  Sıfır atık konusunda yerel ve merkezi yönetimler birlikte çalışarak daha temiz bir ülke için çalışmalıdır. Sıfır atık konusunda belediyeler bizlerin de desteği ile acilen harekete geçmelidir. Günümüzün en önemli kirlilik türlerinden olan plastik kirliliğinin önlenmesi, yaşam alanlarımızda gelişi güzel atılmış, yakılmış atıkların bulunmaması ve ülkemizin Dünya’nın çöplüğü haline gelmemesi için gerekli önlemler mutlaka alınmalıdır.”





DENETİMLER SÜRDÜRÜLEBİLİR OLARAK SAĞLANMALI





“Her ne kadar atıklar belirli kodlarla geliyor olsa da atıkların limana ulaşmasından itibaren yeterli denetim ve konusunda uzman personelin bulundurulması zorunludur.





Ayrıca işe yaramayacak ve ekonomik değeri olmayan atıkların, daha sonra atık işleyen tesisler tarafından kentte gelişi güzel alıcı ortamlara bırakılmaması konusunda yapılan denetimler sürdürülebilir olarak sağlanmalı, bu tesislerin kütle denge sistemlerinin iyileştirilerek atıkların akıbetinin ne olduğu konusunda net bilgiler elde edilmelidir. Bu tesislerin gerekli çevresel önlemleri alıp almadığı, atık depolama sahasının yeterli olup olmadığı yani fiziksel koşulların gerekli şartları taşıyıp taşımadığı denetim ekiplerince belirli aralıklarla kontrol edilmelidir.





SUÇLULAR YAKALANIP, MUTLAKA CEZALANDIRILMALIDIR





“Geri dönüşüm önemlidir ama atıkları sularımıza ve bereketli topraklarımıza dökmek cinayettir. Bu tür şeyler yapan suçlular yakalanıp, mutlaka cezalandırılmalıdır. Bizler bir an önce bu sorunun çözümlenmesini istiyoruz. Kentimizi atık çöplüğüne dönüştüren, içme sularımızı ve toprağımızı zehirli kimyasallara boğan, gıda güvenliğimizi hiçe sayan, maruz bırakıldığımız kimyasallar ve sağlığımızı tehdit eden metallerle yaşam hakkımızı ihlal eden tüm gerçek ve tüzel kişilerin tespit edilerek cezai işlemlerin yapılmasını istiyoruz. Bereketli Çukurova toprakları ve ülkemiz bu doğa katliamına maruz bırakılmamalıdır. Konu derhal çözümlenmelidir.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°