MERKEZ Mİ, ÖNSEÇİM Mİ; SÖYLEYİN AMA...

MERKEZ Mİ, ÖNSEÇİM Mİ; SÖYLEYİN AMA...

Yaklaşan yerel seçimler öncesinde en çok konuşulan, ‘partilerin’ çıkaracağı, ya da ‘partililerin’ belirleyeceği ‘adayın’ kim olacağı sorusu…

Öyle ya şurada ‘ne’ kaldı ki 31 Mart’a…

Hepsi, hepsi ‘yarım yıl’!

Adayların ‘kim’ olacağını bir yana bırakalım, daha ‘nasıl’ belirleneceği konusunda bile ‘kesin’ bilgi yok, hiçbir siyasi partide…

Gerek basından, gerekse yüzyüze görüşmelerden aday adayı olduklarını duyduğumuz ‘isimlerden’ güzel mi güzel sözler de duyuyoruz…

Kimi ‘sosyal belediyecilik’ konusunda açılmalar yaparken, kimi de ‘iktidarın’ gücüyle ‘yerelde’ yapacaklarını anlatıyor…

Seçmen izliyor mu, dinliyor mu, tetikte mi, en son yapılacak atağı mı bekliyor; belirsizlik dolu!

İktidar ile yardımcısın ‘ittifak’ anlayışı ne olacak, alanı biri diğerine mi bırakacak, bırakan seçmenini nasıl yönlendirecek, aday gösteren ‘ittifakın’ oyunu bir çatıda nasıl toparlayacak…

Şu an için ‘tüm’ bunlar yanıtsız birer soru…

Muhalefet penceresinden bakınca da…

Adayını merkeze göre mi belirleyecek, seçmenin genel seçimdeki oyu ‘küçük bir çimdik’ sayılmaz mıydı, il-ilçe örgütleri önseçim konusunu neden açıkça belirtemiyordu…

Zaman geçiyor…

Genel seçimlerin ardından üç ay geçmiş!

Özellikle muhalefet, ‘zaman darlığı nedeniyle’ deyip, önseçimi rafa kaldırırsa, siz o zaman görün karmaşayı!

Haydi, bir şeyler söyleyin ama…



‘DOĞRU ADAYLA SEÇİM KAZANILIR…’

Dün, Barış Gazetesi’nde yer alan bir haber vardı.

CHP Adan Milletvekili Orhan Sümer, il-ilçe örgütleriyle birlikte merkez yöneticilerinin de ‘aday belirleme’ konusunda çalıştıklarını belirtmiş, ‘halkın kabul göreceği, ilçelerde var olan potansiyeli Büyükşehir’e yönlendirebilecek bir adayla seçmenin önüne çıkacağız’ demiş.

En önemli tümce de şu:

‘Doğru adayla seçimleri kazanacağız…’

Bazen düşünüyorum da, seçimler CHP’nin önceden dediği gibi sonuçlansaydı ne ülkede ‘tek adamlık’, ne ‘rejim değişikliği’, ne bunca ‘sıkıntı’, ne bunca ‘ayrışma’, ne bunca belirsiz’ tartışma’ olmayacaktı!

Şu an ki yerinizi, konumunuzu, kurtarılmış yanınızı düşünerek ‘yabana’ atmayın beni!

Bir yandan genel başkan, bir yandan iki yanında bulunanlar, bir yandan yereldeki yöneticiler ‘seçim sonu’ kurgularını anlatmıyorlar mıydı?

Ne oldu bir bakın!

Bizim, denilen yerde bile ‘artık’ yitirmekten söz ediliyor!

Dinleyen, sorgulayan, çözüm üretmek isteyen yok!

Aslında önemli tümce ‘doğru adayla seçimleri kazanırız’ olmalıydı, ‘kazanacağız’ değil!

Bir diğer önemli soru ‘adayın nasıl’ belirleneceği değil mi?

Özellikle ‘merkezin aday belirleme konusunda yaptıkları çalışma’ denilmesi bile, ‘sosyal belediyeciliğin yaygınlaşması’ ile birlikte düşünülemeyecek kavramlar olduğu düşünülemiyorsa eğer…

‘Merkezin alacağı kararla’ belirlenecek bir belediye başkanı adayının ‘sosyal belediyecilik’ ile yan yana duruşundan söz ediyorum.

Gezilen, konuşulan, dinlenen yurttaşların kimler olduğunu bilmiyorum; benim bildiklerim, görüştüklerim, söyleştiklerim, aralarında aday adaylarının da bulunduğu partililer ‘merkezin alacağı kararla’ belirlenecek adaya ‘hoş’ bakmıyor!

Partililerin vereceği kararla belirlenecek ‘adaya’ destek olunabileceğini, söylüyor.

Bundan bir süre önce Genel Başkanın bir açıklaması vardı, orada merkezin karara uymaması durumunda ‘iktidara yarar sağlar’ demişti.

Peki, bunun nedeni ‘merkez’ mi, ‘seçmen’ mi?

Yapmayın bunu…



YILDIRAY ARIKAN AFİŞİ

Dolmuş duraklarında, yolcuların binecekleri aracı beklerken gördükleri bir afiş konuşuluyor şimdi. Geçmiş dönemlerde Seyhan ile Çukurova’da belediye başkanlığı yapan, en son seçimde Büyükşehir belediyesine aday gösterilen, aday gösterilişinin ardından ‘kazanamayacağı’ yönünde açıklamalar yaparak CHP’nin oyunu Hüseyin Sözlü’ye kaydıran Yıldıray Arıkan’ın afişi bekleme kulübesinde… Görenler ne anlama geldiği konusunda bir şey söyleyemediği gibi, bir de yanında bulunana soruyor. Nasıl sorulmaz ki? Afişte gülümseyen-kararlı bir yüz ile belediye başkanlığı yaptığı ilçelerin adı yazıyor! Her hangi bir parti, ya da her hangi bir yön-yan yok! Bir işaret mi, bir beklenti mi? Ne?

Oktay EROL

2.10.2018 22:07:29

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI