“Milletvekilliği halkın makamı”
Manşet Haber 23.04.2015 15:58:18 0

“Milletvekilliği halkın makamı”

“Milletvekilliği halkın makamı”

zulfikar_inonu_tumer_makam_halkinCumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Adayı  Zülfikar İnönü Tümer,  milletvekili makamının halkın makamı olduğunu söyledi.

İl Başkan Yardımcısı Abeydullah Kolcu ile birlikte Sarıçam İlçe Başkanı Musa Gökdemir, İlçe Kadın Kolları Başkanı Emine Ünal, İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri ve partililerle görüşen Tümer, “CHP’nin milletvekili adayları olarak onurlu görevde bizlere büyük destek veren örgütlerimize ve partililerimize teşekkür ediyorum” dedi.
CHP’nin iktidara doğru emin adımlarla ilerlediğini ve Türkiye genelinde CHP sinerjisi oluştuğunu dile getiren Tümer, “Milletvekilliği makamını CHP’lilerin onuru ve halkımızın makamı olarak görüyorum. Tüm CHP’lilerin ve vatandaşlarımız kendisini bu makamda görecek” diye konuştu.
Bir milletvekilinin tek başına her sorunu bilecek ya da çözüm üretecek yapıda olamayacağını kaydeden Tümer, “Sorunların tespitinde örgütümüze büyük görev düşüyor. Tespit edilen sorunlara birlikte çözüm üretmeye çalışacağız” dedi.
İki aylık süreçte CHP’nin tüm örgütleriyle iktidar mücadelesi vereceğini kaydeden Tümer, “Sarıçam’ın CHP açısından önemini biliyorum. Tüm vatandaşlarımızı kucaklayıcı çalışmalar yapacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. Aile sigortasından emeklilere, çocuklarımızdan üniversiteli öğrencilerimize kadar birçok konuda çözüm reçetemiz var” dedi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°