Muhalefet Siyasetin Olmazlarından....

Muhalefet Siyasetin Olmazlarından....

Recep Tayyip Erdoğan,

Ülkenin son 30 yıllık siyasetine ismini yerleştirmiş bir siyasi parti lideri, siyasi bir kişilik.

Seveni de çok, sevmeyeni de.

Başarılı bulan da var, başarısız olduğunu düşünenler de.

Tabi ki, başarısız bulanların ona muhalefet etmesi de son derece doğal.

Sorunumuz muhalefet etmeleri değil aslında. Muhalefet kavramını her ne kadar Akp’lilerin sevmediği bir gerçeklik olsada, siyaset biliminin olmazlarından biridir.

Sorun şu, muhalefet de bulunan siyasi partilerin mensupları da bilinçaltların da RTE’ye öykünme ve benzeri  tarzı siyaseti benimsemiş olmaları. RTE gibi, vücut dili kullanmaları, proje üretmeleri, başarı planları yapmaları, strateji planlamaları, ve hep pragmatik düşünme çabaları.

Üzücü bir durum bu. İnsan düşünmeden edemiyor, koca koca adamların aslın da birer taklitçi olduğu ve de derinliksiz siyaset yapma, üretme şekilleri. Siyasi kültürleri, bilinçleri sanılanın çok çok altında.

Yerel siyasilere baktığımızda da içimiz burkuluyor.

Özal’la başlayan bu zihniyet hızını artırarak devam ediyor. Köşe dönmeci, esnaf, biatçı ve bilgi bakımından zayıf insanların siyasetteki yükselişi bizim içimizi karartıyor.

Ülke de yeni bir şey söyleyen yok, sadece yeni diye kendini tanımlayan insanlar var.

Proje üreten yok, herkes ülkenin 1 numarasını taklit ediyor maalesef....

Köprü yapmak, yol yapmak ve inşaat üzrinden bir büyüme kavramı...

2000’li yılların siyasi argümanları bu. Yerele baktığımız da küçük bir Türkiye siyaseti kopyası görüyoruz. Köprü, yol, inşaat.

Hayırlı olsun vatana millete.

Siyaset ülkede tıkanmıştır. Bunun büyük müssebbibi iktidar ise de, muhalefet de kendini aklayamaz burda.

Siyaseti, üye-delege oylarına endeksleyip, yeni fikirlere, projelere ve bunları üretecek kalitede ki insanlara kapatılmıştır. Herşey nitelik ve kaliteden çıkarılıp, kaba güce yani paraya, hatıra çıkar ilişkilerine havale edilmiştir.

İlla da yeni yeni denildiğinde bile eskinin kopyasından başka birşey çıkmıyor ortaya.

Ülkede ki siyasi aktörler, beyaz yakalı değil, mavi önlüklü sınıfı türünden özetleyebileceğim bir beden işçisi özelliği taşıyor. Beyaz yakalı yönetendir, mavi önlüklü yönetilendir.

Oysa siyaset bir akıl ve zeka işidir. Proje işidir, hayal kurma işidir, diplomasidir.

İyi bir gelecek için siyaseti beyaz yakalılar üzerinden planlamak gerek.

Hüsran yaşamak isterseniz de, siyasete mavi önlüklü zihniyeti yerleştirirsiniz, bugün olduğu gibi....

adanaulus

29.03.2016 18:12:26

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI