“MÜLTECİLERİN YAŞAM KOŞULLARINI İYİLEŞTİRMEK ZORUNDAYIZ”
Manşet Haber 20.06.2017 20:08:26 0

“MÜLTECİLERİN YAŞAM KOŞULLARINI İYİLEŞTİRMEK ZORUNDAYIZ”

“MÜLTECİLERİN YAŞAM KOŞULLARINI İYİLEŞTİRMEK ZORUNDAYIZ”

Adana Barosu Mülteci Hakları Komisyonu Başkanı Av. Selen Berna Ünlüatlı, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneğinde (SGDD-ASAM), mültecilere hukuki hakları ile ilgili bilgilendirmelerde bulundu.
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü kapsamında Sgdd-Asam (Sığınmacılar Ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği ) - Adana Barosu işbirliği ile Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen sığınmacılara ulusal ve uluslar arası mevzuat kapsamında Adana Barosu Mülteci Hakları Merkezi Başkanı Avukat Selen Berna Ünlüatlı tarafından hakları ve yükümlülüklerinin anlatıldığı bir bilgilendirme toplantısı gerçekleştirilmiştir.
Adana Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Ayşe Duygu Özgüven ve çok sayıda sığınmacının katıldığı toplantıda, sığınmacıların hak ve yükümlülükleri 6458 sayılı YUKK ile Geçici Koruma Yönetmeliği ve ilgili mevzuatlar kapsamında anlatılarak farkındalık sağlanmak amaçlanmıştır.
Toplantıdan sonra sığınmacılara söz hakkı verilerek soru sormaları sağlanmıştır. Yaklaşık 2 saat süren toplantı sığınmacılar ve SGDD yetkililerince de oldukça verimli olarak değerlendirilmiş ve tekrarlanması talep edildi.
20 Haziran Dünya Mülteciler günü sebebiyle Mülteci Hakları Komisyonu adına açıklama yapan Av. Selen Berna Ünlüatlı yaptığı konuşmasında, şu ifadelere yer verdi:
“Dünya üzerinde her 113 kişiden biri evinden çatışma veya zulme uğrama korkusuyla kaçmaktadır. Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği verilerine göre 65 milyon kişi evini terk etmek zorunda kalmıştır. Bunların 22,5 milyonu mülteci, 2,8 milyonu sığınmacı ve 40,3 milyonu ülke içinde yerinden edilmiş kişilerdir.22,5 milyon mültecinin yarıcı çocuktur.
Ülkesindeki iç savaş veya karışıklıklardan kaçarak Türkiye’ye gelen sığınmacı sayısı resmi olarak 3.3 milyondur. Bu sığınmacıların 2,8 milyonu Suriye’den, geri kalanları Irak, Afganistan, İran, Somali ve diğer ülkelerden gelmektedir.
Yaşadıkları coğrafyada çatışma ve iç savaşlardan kaçarak ülkemize gelen sığınmacıların ülkemizde bulundukları sürece yasal haklarını bilerek daha iyi yaşam şartlarına kavuşmaları ve uyum sağlamaları açısından Adana Barosu olarak tüm imkânlarımızla destek olmaya çalışmaktayız.
Dünyanın her yerinden şiddetten ve zulümden dolayı evlerinden kopartılan, vatanlarını terk etmek ve çok zor şartlar altında yabancı ülkelerde yaşam mücadelesi vermek zorunda kalan insanların anıldığı ve onurlandırıldığı Dünya Mülteci Günü kutlu olsun.”


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°