Manşet Haber 29.05.2020 00:59:58 0

'NARENCİYEDE YANGIN VAR'

'NARENCİYEDE YANGIN VAR'






TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Feyzullah Korkut, Türkiye’nin en büyük turunçgil üreticisi konumunda olan Adana ilinde geçen hafta yaşanan mevsim normallerinin üzerindeki hava sıcaklıklarının başta limon ve mandalina olmak üzere tüm çeşitlerde büyük hasara neden olduğunu söyledi. 









Ovadaki narenciye bahçelerindeki hasar tespit çalışmalarından sonra izlenimlerini “narenciyede yangın var” diye özetleyen Korkut, “Bu sene öyle bir yıl oldu ki üretici darbe üzerine darbe yedi. Önce aşırı soğuklar ve don olayları, sonrasında gelen Covid-19 pandemisi ve buna bağlı olarak ihracat kapılarının kapatılması ve şimdi de aşırı sıcaklarla ortaya çıkan büyük zarar” diye konuştu.





Adana’nın Narenci üretiminin kalesi olduğuna vurgu yapan Korkut,  Türkiye narenciye üretiminin neredeyse %90’ının Akdeniz Bölgesi’nde gerçekleştiğini, Adana’nın ise Türkiye’deki portakal ve mandarinin yaklaşık %25’ini, limonun da yaklaşık %20’sini üretmekte olduğunu belirterek şöyle konuştu:









“Bununla birlikte greyfurt’un da yaklaşık %75’ini üretmektedir. Narenciyede böylesine önemli bir şehir bu sene felaket üzerine felaket yaşadı. Önce soğuk hava ve don olayları karşılaştı. Sonrasında Covid-19 pandemisi nedeniyle ihracat kapıları kapatılınca ürünler elde kaldı ve narenciye fiyatları düştükçe düştü. Şimdi de geride bıraktığımız günlerde yaşanan aşırı sıcaklar nedeniyle narenciye meyveleri aşırı derecede zarar gördü. Üretici deyim yerindeyse perişan hale geldi.”





ZARARLAR SİGORTA KAPSAMINA ALINMALI





Tarımsal üretim başta doğaya, mevsimlere ve iklimlere bağlı olması nedeniyle her zaman riskler ve tehlikelerle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Korkut konuşmasını şöyle sürdürdü:





“Tarımsal üretim kendine has özelliklerinden dolayı devletler tarafından desteklenir ve korunur. Tarımsal üretim başta doğaya, mevsimlere ve iklimlere bağlı olması nedeniyle her zaman riskler ve tehlikelerle karşı karşıyadır. Bundan dolayı da doğal afetler veya iklimsel durumlardan ortaya çıkacak zararlar devlet tarafından üreticiye destek olunarak giderilmelidir. Bu konuda en önemli araçlardan bir tanesi TARSİM’dir. Fakat TARSİM’de aşırı sıcaklardan dolayı ortaya çıkacak zararlar sigorta kapsamına alınmamaktadır. Ancak aşırı sıcaklardan dolayı yaşanan üretici zararı ZMO’nun tarım komisyonuna göre %80-90’lara varmıştır. TARSİM acil olarak aşırı sıcaklardan dolayı ortaya çıkan zararları sigorta kapsamına almalıdır. Üreticinin bu sıkıntılı süreci aşması için ilgilileri göreve çağırıyor, ivedi olarak çiftçinin tarım kredi ve bankalara olan kredi borçlarının silinmesi veya faizsiz olarak en az 1 yıl ertelenmesini talep ediyoruz.  Çünkü Adana narenciyenin önemli kalesidir. Bu kale yıkılmamalıdır.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°