NARENCİYENİN GEN BANKASI ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
Manşet Haber 3.04.2021 09:08:06 0

NARENCİYENİN GEN BANKASI ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

NARENCİYENİN GEN BANKASI ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ


Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Subtropik Meyveler Araştırma ve Uygulama Merkezi Narenciyenin gen kaynaklarını Adana’da koruyor. Çukurova Üniversitesinde bulunan gen bankasında 150 tür narenciye bulunuyor. Yeni çeşit çalışmaların yapıldığı merkezde, çiftçilere fidan desteği de sağlanırken yerli gen kaynakları, narenciye koleksiyonu bahçesiyle korunuyor.
Merkez Müdürü Prof. Dr. Saadettin Baloğlu merkez hakkında bilgi vererek ülkemizin dünya turunçgil üretiminde yedinci sırada, Akdeniz Bölgesi ülkeler içerisinde ise ikinci sırada yer aldığını söyledi. Merkezin kuruluş amacı hakkında da bilgi aktaran Prof. Dr. Baloğlu şunları kaydetti;
“Bugün turunçgiller de seksenin üzerinde virüs ve benzeri hastalık mevcut. Bunlardan yaklaşık 18 ile 20 tanesi ülkemizde tespit edilmiş durumda ve zarar vermeye devam ediyor. Verimsizliğin sebeplerinden biri olarak ta karşımıza çıkıyor. Mücadele yöntemlerinin kısıtlı olması nedeniyle, özellikle başlangıç materyali olan fidanların yani aşı gözlerinin hastalıklardan ari olması çok önem taşıyor. 1970 yılların sonlarına doğru ülkemizde turunçgil çeşit ve geliştirme ıslahı projesi diye bir proje başlatıldı. Bu proje 80’li yıllara gelindiğinde Arsuz’dan Ayvalık’a kadar olan turunçgil yetiştirilen tüm bölgelerde ki turunçgil ağaçları tarandı. Bunların içerisinden bölgemizi temsil edecek üretici ve tüketici taleplerini karşılayacak ağaçlar belirlendi. Bu belirlenen ağaçlar doğru isimle üretilmesi, virüs ve benzeri hastalıkların arındırılması lazım. Merkezimiz arındırma işlemlerini başarıyla yürütmektedir.”
5 Milyon Fidan Dağıtıldı
1989 yılından bugüne kadar yaklaşık beş milyon civarında turunçgil fidanını ovaya, ismine doğru, virüs ve benzeri hastalıklardan arındırılmış şekilde dağıtıklarını ifade eden Prof. Dr. Baloğlu, ülke ekonomisine ciddi bir katkı sağladıklarını söyledi. Merkezin 1989 yılından buyana sertifikalı olarak Türkiye’de ilk üretime başlayan tesislerden biri olduğunu belirten Prof. Dr. Baloğlu, “Bu ürettiğimiz fidanlar satıldı, satılmaya da devam ediyor. Zamanında arındırılmış çeşitlerle değişik yollarla merkezimize intikal etmiş çeşitlerden üretim ve satış yapıyoruz. Bugün itibariyle biz 2022 yılının güzveya 2023 yılı bahar dönemine sipariş alarak fidan üretiyoruz. Bunun yanında araştırma uygulama ve eğitim çalışmalarımızda var. Stajyer öğrencilerimiz oluyor, dersler için gelenler oluyor, bölge çiftçilerinden özellikle turunçgillerle ilgili çeşit seçimi, bakım, mücadele, sulama ve benzeri diğer konularla ilgilide sürekli olarak ya bizzat gelerek ya da telefonla bilgi alıyorlar. Dolayısıyla ovanın turunçgiller konusunda bilgilendirilmesine de hizmet ediyoruz.” dedi.
45 Çeşit Fidan Ticari Amaçlı Üretiliyor
150 civarında narenciye koleksiyonlarının olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Baloğlu, bakımını yaptıkları damızlık sayılabilecek turunçgil genetik materyalin ellerinde olduğunu söyledi. Ayrıca 65 çeşitten kurulmuş demonstrasyon bahçesinin de olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Baloğlu, şu bilgilere yer verdi;
“Yaklaşık 45 çeşitten talepler doğrultusunda fidan üretip bölge üreticisine satıyoruz. Hatta bunun yanında Kıbrıs, Azerbaycan gibi ülkelere de fidan ihracatımız söz konusu. Çünkü biz topraksız kültürde fidan üretiyoruz. Dışarda ki fidanlardan şekli farklı olmakla beraber ismine doğruluk ve hastalıktan arılık konusu oldukça önemli. Bizim yetiştirdiğimiz fidanlardan üretilen meyveler aşı gözleri tek kaynaktan geldiği için daha yeknesak oluyor, dolayısıyla üretici tarafından da ciddi şekilde destek görüyoruz ürünlerimiz talep görüyor. Bunun yanında son zamanlarda hemen hemen herkesin covitle ilgili olarak duyduğu ki biz bitkilerde de virüs hastalıklarını benzer yöntemlerden ELISA testi, PCR uygulamaları gibi uygulamalarla sürekli olarak özellikle damızlıklarımızı testleyerek kontrol ediyoruz. Dışarıdan örnek gelirse testlerimizi PCR yoluyla yapıp özellikle virüs ve benzeri hastalıklar için teşhis çalışmalarımızı laboratuvarlarımızda yürütüyoruz.”




YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°