Nato ' dan Notaya ' T 'am Destek

Nato ' dan Notaya ' T 'am Destek

Bugün tam 12 gün oldu; Suriye uçağımızı düşüreli! Her defasında gelişme var mı diye açıyorum haber servislerini… Ama maalesef; olumlu bir yana, olumsuz bir gelişme dahi yok! Hatta dünden beri gündem kendini yeniledi ve daha az konuşulur oldu!

Bense… Tozlu-küflü tarih sayfalarında kaldığını düşünür oldum anlı -şanlı Türkiye Cumhuriyeti’nin! Saldırıya geçmediği için değil yalnız… Ezik muamelesi gördüğü için! Dahası? Buna izin ve meydan verildiği için! Kemal Kılıçdaroğlu’nun da ima ettiği gibi: ‘Neden diğer zamanlarda değil de Akp hükümeti döneminde yaşanıyor bunlar?’


Askeri donanımımızın ne kadar yeterli olduğunu bilemem. Yoksa siz sadece ders kitaplarında taze beyinlere mi kakalıyorsunuz devasa büyüklüğünüzü(!) Ballandırdığınız, jeopolitik çekiciliğiyle koltuk kabarttığınız Anadolu topraklarını(bulutlarını) nedeni her ne olursa olsun; söyleminize yaraşır bir savunmayla taçlandırmadıktan sonra… Neye yarar bu ihtişam? A benim kendi eker kendi biçerlerim!


Günlerdir yazıldı, çizildi, tartışıldı! Yakın takipçisi oldum milli meselemizin, ama gelişmeler pek açmadı içimi!


Şimdi ta başa sarmak istiyorum kaseti. 22 haziran günü, uluslararası hava sahasında Suriye tarafından düşürüldü keşif uçağımız! Neden? Bu kadar kolay mı, hele durduk yere? Bilindiği gibi, kısa süreli sınır ihlali affedilir bir olay ülkeler arası! Peki Suriye neden affetmedi? İlk bakışta biz haklı, Suriye’de haksız görünür tabi, ama suçlamak kolay olacaktır. Gelin biz zor olanı, yani empati yapmayı deneyelim; içimiz ne denli acısa da…


Bir kere… Kılıçdaroğlu’nun da sorduğu gibi; nasıl cesaret aldı bu insanlar meydan okumaya? Bu başlı başına konuyu özetliyor zaten!


Evet, elbette! Komşunun evi yanarken su taşımak lazım! Amaaa… Kaynayan kazana; tuz değil, tuzluk boşaltırsan böyle pişirirler canını!


Her şeyde olduğu gibi, siyasette de niyet çok önemli. Denk getirme politikası uygulanıyor habire! Sen hakikaten masum; çocuk, kadın, yaşlı ve erkekler için tepki oluştursaydın, böyle sonuç vermezdi ki! Herkesin bir çıkarı var, bizimkilerin de tabi! Bu güdüyle mi harekete geçildi, yoksa kendi ülkesinde uygulayamadığı yönetimi ‘hiç değilse komşu da göreyim’ mantığıyla mı? Cevabı takdirinize bırakıyorum...


Hazır yeri gelmişken; yahu şu dinciler ne yaman insanlar. Ucu açık ayetleri öylesine çarptırıyorlar ki, amaç uğruna öldürmek bir kutsal davranış oluyor.


Şimdi… Beşar Esad ve hükümeti, söyledikleri gibi; uçağın, Türkiye uçağı olduğunu bilmeden vurdularsa… Bu zaten çırılçıplak bir yalan! O halde tazminat ödesinler dendi. Böyle oluyormuş demek… E adamlar onu da kabul etmedi! Kabul ne kelime, red bile edilmedi! Bu noktada eleştiriyorum, ama daha pek çok konuda hak da veriyorum.


Diğer seçenek ve hepimizin farkında olduğu o doğruysa… Esad’ın bunu bilinçli yaptırdığı doğrusu. Tutarsız açıklamaları bunu düpedüz destekliyor zaten. Bugün bir aile meselesine  karıştığınızda ne faturalar kesiyorlar… Sen kalk bir devletin iç işlerine burnunu sok! Olacak iş değil doğrusu! Uygun bir stratejiyle rehber olmak varken savaşa zemin hazırlamak büyük aptallık. Ve affedilirliği yok! Üstelik gözü dönmüş ve kaybedecek pek az şeyi kalmış bir ülke lideri karşısında… Sağolsun Başbakanımız burnuyla Suriye stratejisini uzun süre ihlal etti! E çok haksız bir saldırı değil yani şimdi bu! Ancak olan pilotlarımıza oldu, onlar için üzgünüm… Hem de pek eğitimlilermiş… Canın kriteri olmaz da, bu kadar parlak insanlar olunca ister istemez acı katlanıyor.


Tabi üçüncü seçenek de var! O da; Esad’ın bunu saldırı olarak algılaması… Birazdan biraz fazla yine haklılar. Diğer zamanlarda neden olmuyordu? Üstelik çok sık yaşanılan bir durumken… Bizden Suriye’ye giden mesaj geniş zamanda bu oldu zaten. Son olayla da patlak verdi. Bir tür kusma biçimi de diyebiliriz.


Tabi böyle bir amaç yokmuş, ama bu siyaset futbol oyunu gibi, her an her şey olabiliyor. O yüzden biraz da ‘Yahu biz nerede yanlış yapıyoruz?’ diye sormalı… Amerika asist yaptı ki golü biz atalım! Aman ha bu oyun başka oyun. Golü atan kazanmaz, kaybeder maazallah.


Hani dendi ya: ‘İşte efendim bizim kasti(tahrik amaçlı)  bir hareketimiz olsa, bu kadar genç ve değerli pilotları mı gönderirdik?’ şimdi her kurnazlığı hesap eden derin devlet(imiz) bunu da hesaplamış olmalı! Yani olası bir saldırı karşısında kendi ‘sözde’ masumiyetlerini göstermek için… Bilinçli olarak bu kadar değerli pilotları göndermiş olabilirler… Artık bu alanda herkesten her şeyi bekler oldum.


Neyse… Saldırıdan sonra İngiltere cömertçe desteğini ilan etti. Birkaç gün sonra Nato Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen konuşma yaptı. Hiç de gönüllere su serpmeyen bu tatminsiz konuşmadan derin anlamlar çıkardı hükümetimiz… Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün 4. maddesinde müttefiklerin olası bir saldırı karşısında masaya yatırılacağı, 5. maddesindeyse savaş çanları çalınacağı yer alıyormuş. Ancak bana sorarsanız, masaya bile yatırılmadı! Dilerdim ki; savaş çanı çalınmadıysa da, hiç yoktan ele alınsaydı. Çünkü gözdağı vermeden bu yolu almak zor görünüyor! Allah muhafaza… Bu öyle bilgisayar oyununa benzemez!


Ama NATO’ya üyeliğimiz dahi yetmiş olacak ki… İran’dan gelen açıklamalardan, o kadar da rahat olmadıklarını anlıyoruz.


Şimdilerde sınırda büyük hareketlilik var. Olası bir sınır ihlalinde uyarılmadan vuracaklarmış… Yani savaşın belirleyicisi bu olacaktır ve umarım olaylar lehimize gelişir!


Konunun özüne gelirsek… Savaş, çağımıza yakışmayan bir olay! Özellikle de gelişmiş ve aydınlığı hedef belirlemiş milletlere... Savaş çığırtkanlarına karşı barış çığırtkanı olalım! Yeni yetme gururu bize sadece kendimizi tekrar ettirir çünkü!

adanaulus

14.08.2012 18:44:48

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI