Nitelikli gazeteciye ihtiyaç var
Manşet Haber 5.04.2015 12:36:18 0

Nitelikli gazeteciye ihtiyaç var

Nitelikli gazeteciye ihtiyaç var

cgc_cetin_yigenogluÇukurova Gazeteciler Cemiyeti  eski başkanlarından Çetin Yiğenoğlu, ülkemizde hala gazetecinin tanımının yapılamadığını ve Türk basınında nitelik sorunu yaşandığını söyledi. Yiğenoğlu, “Bugün gelinen noktada daha çok gazeteciye ihtiyacımız var. Kamuoyu için, halkı için, ülkesi için gazetecilik yapacak, gerekirse canını verecek gazetecilere bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Mesleki yozlaşma ve kirliliğin artmasına rağmen nitelikli gazetecilerin gelecekte söz sahibi olacaklarına inanıyorum” dedi.

ÇGC’nin Sohbet Toplantılarında konuşan Yiğenoğlu, kalbi insan sevgisiyle dolu gazetecilere 3 gün imkan tanınması durumunda, dünyanın sorunsuz ve yaşanır hale geleceğine inancını koruduğunu söyledi. Sohbet toplantısında, mesleki anılarını, edebiyat alanındaki çalışmalarından ve son yazdığı ‘Küçük Amerika-2 Kumpas’ adlı kitabı hakkında bilgi veren Yiğenoğlu, bir soru üzerine yüreğinin bir yarısının her zaman gazeteci olarak çarptığını, diğer yarısında ise edebiyatın bulunduğunu söyledi. Yiğenoğlu, “Gazetecilik söz konusu olduğunda diğer çalışmaları hep erteledim. Gazeteci ve edebiyatçı olarak insanların yüreğini ne kadar sevgi ile doldurabilirsek, hırstan, kin ve nefretten, kıskançlıktan uzaklaştırabilirsek, işimizi o kadar güzel yapmış oluruz” diye konuştu.

‘ÇGC’YE DESTEK OLUNMALI’

Mesleki geçmişi konusunda bilgi veren Yiğenoğlu, ÇGC başkanlığı döneminde kurumsal anlamda ciddi çalışmalara ekip olarak imza attıklarını kaydetti. Yiğenoğlu, “Başkanlığım döneminde ÇGC bünyesinde ilk defa, 1992 yılında Türkiye’de büyük ses getiren Yerel Basın Kurultayı’nı düzenledik. Özdenetim Divanı kurduk. Basın Protokol Listesi oluşturduk. Basın Meslek İlkelerinin korunmasına yönelik çalışmalar yaptık. ÇGC’yi hep ileriye taşıma gayretinde olduk. Mesleki örgütlülük özellikle şu süreçte büyük önem taşıyor. Meslektaşlarımızın bu bilinç içerisinde çatı örgütümüz ÇGC’ye destek olması gerekiyor. ÇGC ne kadar güçlü olursa, ilkeli gazetecilerin sayısı da o kadar artacaktır” diye konuştu.

‘GAZETECİ HEP IŞIĞA BAKMALI’

Genç ve mesleğe yeni başlayan gazetecilere tavsiyelerde bulunan Çetin Yiğenoğlu şöyle devam etti:

“Mesleki duruş çok önemli. Gazeteci bu işten çok para kazanmayacağını ama işini iyi ve doğru yaptığında, dürüst olduğunda geçimini sağlayabileceğini bilmeli. Bugün sosyal medya çok ön plana çıkmış durumda ama gerektiğinde kötüye de kullanılabiliyor. Gazetecilik farklı bir olgu. Ben her zaman ışığa bakmaktan yana tavır koymuşumdur. Yarınlardan asla umutsuz değilim. Gazeteci namuslu olmalı, kimseye minnet borcu bulunmamalı, özellikle siyasilerle ve siyasi otoriteyle düzeyli ve mesafeli ilişki kurmalıdır.”

12 Eylül Dönemi ve sonrasında gelişen siyasal baskılar nedeniyle gazeteciliğin mesleki örgütlülük konusunda çok kan kaybettiğini, bunun da işini doğru yapan medya mensuplarını çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya bıraktığını anlatan Yiğenoğlu, “Bunların aşılması için basın meslek örgütlerine çok ihtiyacımız var. Bu alandaki tüm kayıplara rağmen Türkiye bir gün düzelecekse bunda namuslu gazetecilerin katkısının büyük olacağına inanıyorum” diye konuştu.

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°