Öğretmenlerin can güvenliği yok
Manşet Haber 30.09.2012 13:00:50 0

Öğretmenlerin can güvenliği yok

Öğretmenlerin can güvenliği yok

Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Kamil Köse, Yüreğir ilçesi Abdioğlu Mahallesi’ndeki Kazime Özler İlköğretim Okulu’nda görev yapan ana sınıfı öğretmeni S.Ç.’nin bir veli tarafından darp edildiğini belirterek, öğretmenin can güvenliğinden endişe ettiklerini söyledi.
Köse, Günaydın Adana Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, darp edilen öğretmen S.Ç.’nin psikolojisinin bozulması nedeniyle görevini yapamadığını ve psikiyatr desteği aldığını belirterek, tehdit edilen S.Ç’nin can güvenliğinin olmadığını bu nedenle başka bir okula nakledilmesi gerektiğini söyledi.
ÖĞRETMENİ OLMADIĞI ÖĞRENCİNİN ANNESİ DARP ETTİ
Kamil Köse gazetemize yaptığı açıklamada Abdioğlu Mahallesi’ndeki Kazime Özler İlköğretim Okulu’nda 26 Eylül Çarşamba günü Türk Eğitim Sen üyesi olan anasınıfı öğretmeni S.Ç.’nin 1.sınıfa giden bir öğrencinin annesi S.Y.’nin saldırısına uğradığını anlattı. Öğretmen S.Ç.’nin saldırıda yüzünden ve vücudunun farklı yerlerinden darp edildiğini ifade eden Köse, çevredekilerin haber vermesiyle okula gelen jandarma ekiplerinin saldırgan anne S.Y.’yi gözaltına aldığını aktardı.
CAN GÜVENLİĞİNDEN ENDİŞE EDİYORUZ
Köse, şöyle konuştu:“Darp edilen öğretmenimiz S.Ç. önce devlet hastanesinde tedavi edilirken, Adli Tıp Kurumu’ndan da darp raporu aldı. Saldırgan 2 gün gözaltında kaldı. Öğretmenimiz tehdit edildiği için şu an can güvenliğinden endişe duyuyor ve psikolojisi bozulduğu için de bu konuna profesyonel destek alıyor. Türk Eğitim Sen olarak biz de öğretmenimizin can güvenliğinden endişe ediyoruz ve öğretmenimizin başka bir okula nakledilmesini istiyoruz.”

BAŞKA BİR OKULA NAKLİNİ İSTİYORUZ
Eğitim her alanında ciddi sıkıntılar yaşandığını dile getiren Köse, eğitim çalışanlarına yönelik saldırıların had safhaya ulaştığını belirtti. Geçtiğimiz günlerde İzmir’de bir öğrencinin öğretmenini bıçaklayarak öldürdüğünü anımsatan Köse, bu durumun eğitim alanında gelinen noktayı özetlediğini ifade etti. Köse, “Bu tür olayların yaşanmaması için yetkililerin gereken önlemleri almasını istiyoruz. Darp edilen öğretmenimiz S.Ç.’nin başka bir okula naklinin yapılması bu noktada önem taşıyor. Türk Eğitim Sen olarak öğretmenimize her türlü desteği vereceğiz ve mücadelemizi sürdüreceği” diye konuştu.(GÜNAYDIN ADANA)


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°