OKUL KANTİNLERİ İYİ DENETLENİYOR MU?
Manşet Haber 5.11.2018 10:24:11 0

OKUL KANTİNLERİ İYİ DENETLENİYOR MU?

OKUL KANTİNLERİ İYİ DENETLENİYOR MU?

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, okul kantinlerinde nişasta bazlı şeker ve yüksek yoğunluklu tatlandırıcı içeren ürünlerin satılmasıyla ilgili sorunu, yazılı soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı.
Önergeyi yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2016 yılında hazırlanan bir genelgeyle tatlandırıcı içeren yiyecek ve içecekler içeceklerin eğitim kurumlarında satışına uygun olmayan gıda ürünleri kapsamına alındığını belirtti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, okul kantinlerinde satışa sunulan hazır gıdalar ve yüksek yoğunluklu tatlandırıcı içeren ürünlerle ilgili soruna dikkat çekmek amacıyla verdiği yazılı soru önergesini, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk yanıtladı.
Bakan Selçuk, okul ve kurumlarda gıda işletmelerinin kontrol ve denetimiyle ilgili genelgenin 2016/2017 eğitim öğretim yılından itibaren yürürlüğe konulduğunu bildirdi.
Bakan Selçuk, “Yürürlükteki genelgeyle öğrenci, kursiyer ve çalışanlara, sağlıklı beslenme ortamlarının oluşturulması, yeterli ve dengeli beslenmenin teşvik edilmesi ile doğru beslenme alışkanlıkları kazandırılması, güvenilir gıdaya erişim sağlanarak olabilecek gıda zehirlenmeleri, bulaşıcı hastalıklar ile yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı hastalıkların önlenmesi (obezite, diyabet, kalp damar hastalıkları vb.) amaçlanmıştır” açıklamasında bulundu.
Tatlandırıcı içeren yiyecek ve içeceklerin de eğitim kurumlarında satışı uygun olmayan gıda ve içecekler arasında yer aldığını belirten Bakan Selçuk, Sağlık Bakanlığı koordinesinde, Milli Eğitim Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi’yle birlikte tatlandırıcı ihtiva eden ürünlerin sağlık açısından taşıdığı risklerin belirlenmesi amacıyla araştırma ve inceleme yapıldığını da sözlerine ekledi.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ise yürürlüğe iki yıl önce giren genelgeyle ilgili kontrol ve denetimlerin ödün vermeden hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi. Özellikte ilkokul ve ortaokul çağındaki çocukların, hazır gıda ve tatlandırıcı ürünler nedeniyle yaşadığı sağlık sorunlarında ciddi artış gözlemlendiğini anımsatan Gürer, sadece okullarda değil, tüm satış noktalarında bu tür ürünlerin, çocukların ve gençlere satılmamasına yönelik düzenleme yapılması gerektiğini kaydetti.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°