OKULLAR AÇILSIN MI? BİR ÖNERİ.

OKULLAR AÇILSIN MI? BİR ÖNERİ.


Ağustos ayındayız ve günün sorusu, okullar açılsın mı, açılmasın mı? Bugünden yarını tahmin etmek imkansız ve hangi zamanın bugünden daha iyi olacağını hiç kimse söyleyemiyor. Devlet sürekli yalan söylüyor ve hiç bir konuda B,C,D planları yok. Bireysel olarak vatandaşlar, kurumsal olarak, kurumların tümü devlete karşı kendini savunma savaşı veriyor.





Okulların açılması konusunda başta sağlık, sosyolojik ve ekonomik konular olmak üzere birçok önemli konunun göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bu konuların hepsi uzun uzun irdelenebilir ama sosyolojik ve ekonomik açıdan her ailenin “Sağlığa paha biçilmez, o halde benim çocuğum gerekirse, bir sene sonra mezun olsun,” deme lüksü yok.





Kasasında en az bir yıllık veya daha fazla işletme sermayesi ve kıdem tazminatı fonunda tüm personelin kıdem tazminatlarını ödeyecek hazır parası olmayan özel okulların tamamı, bir yıl açılmadığı takdirde batar.





Belli ki okullar açılacak. Olağanüstü hallerden, olağan uygulamalarla çıkamayız. Detayları hiç tartışmadan, önerimi satır başlarıyla sıralayacağım.





  • Okulların Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinde iki türlü ders var: Zorunlu/Ortak Dersler ve Seçmeli Dersler. Ders Dağıtım Çizelgeleri yeniden düzenlenmeli, telafisi sonradan veya bireysel olarak mümkün olan dersler ayıklanmalı ve haftalık ders sayıları zorunlu/ortak derslerleliselerde 24, İlköğretim okullarında 20 saat olmalı, öğrenciler günde 4 saat eğitim görmeli, liseler Cumartesi günleri de açık olmalıdır.
  • Sınıflar ikiye bölünmeli, sınıf mevcutları % 50 düşürülmeli ve böylece her öğrenciye iki kat mekan sağlanmalıdır.
  • Dersler birinci grup için sabah 08:00’da başlamalı 11:10’da bitmeli,ikinci grup içinse 13:30’da başlamalı,16:40’da bitmelidir.
  • Aradaki sürede okul tüm hijyen kurallarıyla eğitime yeniden hazırlanmalıdır.
  • Kapalı mekanlarda her öğrencinin saatte 4 metreküp havaya ihtiyacı vardır. Bir saat sonra herkes birbirinin havasını ortak kullanmaya başlar. Bu yüzden Sağlık Bakanlığının kapalı mekanlar için yayınladığı hijyen kuralları kusursuz uygulanmalı, sınıfların havasının her an temiz olmasını sağlayacak önlemler alınmalıdır.
  • Ulaşım ailelerin kendi imkanlarıyla, ya da büyük araçlarla,mesafe hesabına uygun olarak yapılmalıdır.
  • Yakın teması zorunlu kılan, kantin ve yemek hizmeti kaldırılmalı, öğrencilerin sıvı ihtiyaçları için okullar kendi önlemlerini almalıdır.
  • Atıl kalacağı düşünülen branş öğretmenleri destek personeli gibi çalışmalıdır.
  • Okul doktoru ve sağlık personeli, 08:00-16:40 arasında okulda bulunmalı, revir acil müdahaleyi sağlayan gereçlerle donatılmalıdır.
  • Öğrencilere verilecek, ödev-proje vs. iyi bir planlama ve kusursuz açıklamalarla önceden hazırlanıp poşetlenmeli, proje tabanlı ödev sistemine ağırlık verilmeli, proje danışmanlığı,yazılı olarak yapılmalı, minimum düzeyde yüz yüze gelinmelidir.
  • Öğretmenler Kurulu toplantıları gündemi önceden öğretmenlere verilerek, öneri ve görüşler yazılı olarak alınmalı, yöneticiler tarafından görüşler özetlenerek proje haline getirilmeli ve yüz yüze yapılacak toplantılar bu görüşler esas alınarak yapılmalı ve mümkün olduğunca kısa tutulmalı, ortaya çıkan yeni görüşler de yönetime yazılı olarak bildirilmeli, nihai kararlar ondan sonra alınmalıdır.




  • Uzaktan eğitim veya EBA aldatmacalarıyla aileler ve öğrenciler oyalanmamalı, “Şırnak’taki öğrenciyle, İstanbul’dakiler eşit olacak,” maskaralığı terk edilmeli, öğrencilerin hayal kırıklığının önüne geçilmeli ve daha gerçekçi,ayakları yere basan projeler yapılmalıdır.




BUNLARA GELECEK ELEŞTİRİLERİ;  .





  • “Ama, o takdirde,” denilecek maddeleri,
  • Bunların uygulanmasının doğuracağı problemleri,
  • Bu önerilerin bir sürü eksiği olduğunu,
  • Çok daha iyi önerilerin yapılabileceğini biliyorum.




AMA BAŞTA SÖYLEDİĞİMİ TEKRAR EDEYİM:





  • SAVAŞ HALİNDEYİZ VE OLAĞANÜSTÜ HALLER, OLAĞAN UYGULAMALARLA AŞILMAZ.


25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

7.08.2020 08:26:15

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI