OLANLARI DÜŞÜNELİM...

OLANLARI DÜŞÜNELİM...

Mecliste, ‘su kaynaklarının özelleştirilmesi’ görüşmeleri sürerken Sulama Birlikleri’nden gelen sesler hiç de azımsanacak gibi değil!

‘Su’ kaynaklarının özelleştirilmesini istemeyen, tepki gösteren ‘Sulama Birlikleri’ nasıl oluşmuştur ona bakalım…

***

Katılımcı Sulama Yöntemi olarak gerçekleştirilen sulama birlikleri birçok ülkede uygulanan bir sistem…

Fransa’da yüzeli yıllık, Amerika’da 1900’lerden bu yana, ülkemizde de 1942’den beri sulama birlikleri konusunda çalışmalar yapılmış. Sulama birlikleri sulama bölgesinde arazisi olan, sulamadan yararlanan çiftçilerin bir araya gelerek oluşturdukları kurum.

Sulama birlikleri, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce yapılan sulama sisteminin bakılmasını, işletilmesini, onarılmasını sağlayan; sulama sisteminden yararlananlarca yürütülmek koşuluyla İçişleri Bakanlığınca kurulmuştur.

6172 sayılı yasa, ‘Sulama Birlikleri’ konusunu şöyle açıklıyor:

‘Ülkenin su varlıklarının, kaynaklarının rasyonel kullanımı amacıyla genel sulardan yararlanmak amacıyla DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılaşmış ya da yapılaşması planlanan sulama tesislerini amaçlarına uygun şekilde kullanmak, işletmek, DSİ Genel Müdürlüğü’nün onayını olmak koşuluyla işlettirmek, bu tesisin bakım, onarım, yönetim sorumluluğunu yürütmek, tesisi geliştirmeye yönelik yeni projeler yapmak, ya da tesisi yenilemekle görevli sulama birliklerinin kuruluşu, organlarla ile görevlerini, yetkilerini düzenlemektir…’

***

Sulama birlikleri; bölgede arazisi olan çiftçilerin bir araya gelmesiyle oluşuyor.

Sulama birlikleri, kendi bölgelerinin arazisini sulamak için kuruluyor.

Sulama birlikleri, bölgelerinde su kullanımı gereksinmesi olan arazilerle suyu buluşturuyor.

Sulama birlikleri, sulama sistemlerinin bakımını üstleniyor.

Sulama birlikleri, sulama sistemlerinin onarılmasını sağlıyor.

Sulama birlikleri, sulama sisteminin işletilmesini yapıyor…

Hem suyu, hem araziyi, hem bölgeyi, hem üretimi, hem de bölge üreticilerini çok iyi tanıyor.

Bunca ‘olumlu’ özellikleri bir arada olmasına, özellikle de ‘zarar ediyor’ denilmemesine karşın, neden ‘özelleştirme’ ile karşı karşıya?

***

Daha önce de sordum ama yine soracağım; komplo teorilere inanır mısınız?

Son yıllarda yaşananları üst-üste koyduğumuzda o denli ‘yalan’ gelmiyor bana artık!

Şu an gıda sektörü üzerinde oynan oyunlardan tutun, güney bölgemizde yaşananlara, eğitim çağındaki öğrencilerin içinde bulundukları koşullara değin ‘her şeyin’ içerisinde üç, beş, on, yirmi yıl ötesinin ‘isteneni’ için ‘teoriler’ geliştiriliyor gibi…

Ülkede gıda sektörünün dışalıma dayalı mı olmasını istiyorsunuz? Yavaş yavaş üreticiyi üretimden uzaklaştırmak, üretim aşamasındaki girdilere zam yapmak, sanayisini zarara uğratmak, üreticiyi ‘ekemez’ duruma getirmek zorundasınız…

Eğitimde istediğiniz ‘model’ bir kuşak mı oluşturmak istiyorsunuz? Eğitimin üzerinde sürekli değişiklikler yapmak, öğrenci bir öncekili anlamadan yenisini ortaya çıkarmak, bilim derslerini rafa kaldırmak, sorgulama sorumluluğundan kaçınmak, ‘kabullenici’ sistemi yerleştirmek için çaba harcamak, öğrencinin yetenekleri üzerinden değil de cinsiyeti-bakışı üzerine yoğunlaşmak zorundasınız…

Seksen kuşağı okurdu, okuduğunu tartışırdı; doksan kuşağı neden ‘poşetin’ içine yöneldi, düşündünüz mü hiç?

***

Sulama birliklerinin ‘özelleştirme’ isteğinin arkasında da ‘komplo-teorisi’ aramak olası!

Ülkemiz, yirmi yıl içerisinde ciddi anlamda su sorunu yaşayacağı konuşuluyor. Küresel ısınma nedeniyle, tüm dünyada su kıtlığı yaşanacağı, su savaşları çıkacağı tartışılıyor. Amerika’nın ‘Küresel Su Güvenliği’ raporunda, iki-üç yıl içerisinde yaşanacak su sorunundan dolayı yaşanacaklardan söz ediliyor!

CHP Milletvekili Gülay Yedekçi, yaptığı açıklamada şunları söylüyor:

‘Su, gün geldiğinde dünyadaki güç savaşlarında petrolden daha değerli yere sahip olacaktır. Olası su savaşı senaryolarının konuşulduğu bu ortamda, sularımızın özeleştirilmek istenmesiyle emperyalist güçlere hizmet mi edilmektedir? Sularımızı özelleştirme kararını veren iktidar mıdır, dış odaklar mıdır?(..) Fabrikalarımız, yollarımız, madenlerimiz özelleştirildi. Ülkemizin geleceği için sürdürülebilir enerji politikalarını, bilimi, teknolojiyi konuşmak itiyoruz. Sularımızın özelleştirilmesi utanç verici…’

***

Su kaynaklarının özelleştirilmesi…

Pancar üreticilerinin alanlara inmesi…

Şeker fabrikalarının özelleştirilme çabası…

Üst üste koyarak olanları düşünelim…

Oktay EROL

29.03.2018 20:05:18

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI