Olmayacak O Kadar

Olmayacak O Kadar

 

Gabriel garcia marquez
‘kırmızı pazartesi’ adlı eserinde
herkesin bildiği ancak engellemek için harekete geçmediği bir cinayeti anlatır
öyle bir anlatır ki
1982’de nobel edebiyat ödülü ona verilir
***
roman kahramanı santiago nasar’ın öldürüleceği bellidir
hatta dostları da bunu bilir
herkes adeta bu cinayeti bekler
ve santiago nasar göz göre göre öldürülür
***
az değil
tam 41 yıldır
levent kırca bu romanı bize okudu
kimin öldürüleceğini
kimin bildiğini
kimin göz yumduğunu
ve kimin öldürdüğünü anlattı
anlamadık
gülüp geçtik
***
‘olacak o kadar’ dedi
anlamadık!
artık
olmayacak o kadar!
çünkü levent kırca yok
***
tüm oyunlarında
ülkenin halini gözler önüne serdi
açılan perdelerden haykırdı
sahnelerden seslendi
girmediği kılık kalmadı
açlığı sefaleti anlattı
yolsuzluğu ve soysuzluğu anlattı
darbeyi anlattı
sanatçıların çaresizliğini anlattı
ve politikacıların acınacak hallerini
ve daha neler neler
yine anlamadık!
gülüp geçtik
***
darbeden sonra asılan suratları güldürüyordu
güldürürken de ders veriyordu
hiciv sanatını yaşatıyordu
mizah yoluyla gözümüze sokuyordu
sadece güldürü yönüne bakıyorduk
akşamları stresimizi alıyordu
oysa mesajlarıyla çok şey anlatıyordu
ayağınızı denk alın diyordu
anlamadık
gülüp geçtik
***
örneğin sarhoş tiplemesi
gülüp geçilecek gibi değildi
ama gülüp geçtik
seyrettikçe güldük
söylediklerini dinlemedik
anlamadık
sonunda, bayramlaşmaya giderken bile trafik kazalarında öldük
***
son satırlarında
‘dik durun’ diyor
böyle bir ortamda nasıl durulacaksa!
her yer dönek kaynıyor
söylediğini yalanlayan
tükürdüğünü yalayan
dostunu derde koyan
durduğu yerde kayan
ya engerek, ya çıyan
***
dik duranlar
bir bir eksiliyorlar
yeri dolmayanlar
ve doldurulamayacak olanlar
levent kırca da gitti
soytarılara kaldı alanlar!
***
gitmeden verdiği mesaj anlamlı:
‘Atatürk’le kalın
cumhuriyetle kalın
hoşça kalın!’
***
yaşarken anlamadınız
öldükten sonra
kalabilirseniz
kalın!

adanaulus

13.10.2015 15:11:47

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI