ÖTEKİ ADANA’DA NELER YAŞANIYOR?
Manşet Haber 9.07.2021 11:41:06 0

ÖTEKİ ADANA’DA NELER YAŞANIYOR?

ÖTEKİ ADANA’DA NELER YAŞANIYOR?

Çok Kimlikli Bir Şehir Adana… İstanbulgibi… Trafiğiyle, insan çeşitliliğiyle, dağıyla ovasıyla, deniziyle, yaylasıyla, acıyla-tatlısıyla tescilli bir şehirdir… Adanalı olmak ta büyük bir ayrıcalıktır her zaman.“Biz Adanalıyık”denildiğinde akan sular da şelaleler de buz kesilir, durur. Her Adanalının dönüp dolaşıp tekrar geleceği yer de sonunda; memleketi olan “Adana’dır.” Arının peteğine dönmesi gibidir bu…
Hangi şehre giderseniz gidin, alnınızda Adanalı damgası vardır mutlaka. Telefondakonuşurken karşınızdakine bağeleee(bak hele), diyorsanız, ister yaya ister araçla olsun trafikte beklemeye tahammülünüz yoksa herkes sizin “Adanalı” olduğunuzu bir çırpıda anlar.
Bir tanıdığım Ankara’da yolun ortasından karşıdan karşıya yaya olarak geçerken, trafik polisi durdurur; Adanalı’mısın diye sorar: Hee Adanalıyım nerden bildin? Der. Ankara’da çok sistemli bir trafik vardır yayalar için. Yayalar mutlaka sağ taraftan karşıdan karşıya geçerler hep birlikte. Öyle keyfine göre; bir sağa bir sola ve orta yere kaymaz, disiplinli bir geçiş vardır. Bir de yeşil ışık mutlaka beklenir sonuna kadar, sonra karşıya geçilir. Penguen dalışı olmaz öyle. İç Anadolu’da birkaç şehrinde bulundum.Yollar bomboş olsa da, insanlar mutlaka yeşil ışığın yanmasını bekler sabırla… Biz Adanalılara saçma gelen bu durum zaman kaybı ve israftan başka bir şey değildir.Ve sabrımız yoktur böyle gereksiz beklemelere… Ayrıca korna sesi en çok çalınan şehirdir.Yıllarca bulunduğum İstanbul’da, böyle rahatsız edici bir ses hatırlamıyorum. Salgının en sevdiğim yönü, Adana’da 7/24 olan gürültünün en aza inmesiydi. Gece yarısı özel araçlardan yükselen ve adeta bomba etkisi yaratarak kulakları sağır eden ve evlerin camlarını titreten son ses müzikler… Motorlu araçların yüksek desibelli gürültüleri…
Adana çok göç alan bir şehir, bu sebeple her semtin insan yerleşimi de farklı. Bazı semtlere bırakın bireysel olarak girmeyi, arabayla bile geçemezsiniz arka sokaklarından. Ticari taksiler bile böyle kurtarılmış semtlere girmek istemezler. Eğer böyle bir yerde ikamet ediyorsanız ve bir toplu aracı kullanmak zorundaysanız, bir komşunuz ya da yakınınızın durağa kadar size refakat etmesi gerekir.
Ancak Kuzey Adana gibi gökyüzüne meydan okuyan yüksek binalardan birinde oturuyorsanız farklı bir dünyadasınız. Cadde ve sokaklarındaki insanlarıyla; İstanbul’dan daha modern bir kent ve Avrupa’yla kıyaslanacak kadar medeniyete sahip bir Adana var karşınızda… Restoranlarıyla, giyim kuşam tarzıyla gece ve gündüz yaşamıyla… Üniversite’nin şehirle bütünleşmesinin etkisi çok büyük. Zaten üniversitelerin amacı da tam olarak budur. Anadolu’nun başka şehirleri gibi üniversiteye bakış açıları dar bir çerçeveden değil.Aksine üniversitelileri bağrına basan bir kent “Adana”… Üniversite gençliğinin yoğunlukla bulunduğu semtler ve uğrak yeri olan restoranlar ve kafeteryalarşehrin modernleşmesinde büyük katkısı var. İşte üniversite ile şehir arasında böyle karşılıklı pozitif bir etkileşim söz konusu.
Cadde üzerindeki modern binaların aksine, müstakil evlerin bulunduğu çıkmaz dar sokaklardaki yaşam sanki bıçakla kesilmişçesine iki ayrı dünya gibidir. Müstakil evler aynı sokakta ve hepsi birbirinden bir nefes ötede… Kavgalar gürültüler, mutluluk, mutsuzluklar hepsi bir arada. Dar sokaklar, aynı avluda; çok kapılı koğuşlar gibidir. Tüm kapılar dışarıya açılır, korunaksız ve güvenliksiz… Tek sosyalleşme ve park alanı kapı önleridir. Kadınlar serinlikte kapı önlerinde oturur iletişim kurarlar, çocuklar oyun oynarlar.
Adana’da Avrupa’yı aratmayan kilometreleri bulan park alanları olmasına rağmen, insanlar sadece piknik için ailece parklarda olabiliyor. Avrupa’daki parkların aksine, Adana’da yalnız insanların bir başına parkta dolaşması tehlike arz etmektedir. Bu yüzden güvenlik görevlileri parkta dolaşmaktadır. Ve bazı parklarda dolaşmak bile yanlış anlaşılmalara yol açmaktadır.
Rusça Hocam Tanya; Rusya da her apartmanın geniş bahçesi olduğunu ve mevsime göre bu bahçelerin park ve oyun alanlarına dönüştürüldüğünü anlatıyordu. Bu yüzden yabancıların ülkemize uyum sağlamaktan güçlük çektiğini söylerdi.
İstanbul’u aratmayan mağazaları,hipermarketleri, AVM’leri var Adana’nın.
Diğer taraftan en lüksünden en salaşa; kebapçıları var her köşe başında… Kebabın yanında istemeden getirilen onlarca çeşit salatalar, müşteriye özel henüz fırından çıkmış pideler, çeşitli içeceklerle tam bir yiyecek ve içecek cenneti… Tanrının verdiği nimetlerin cömertçe sunumu var işte Adana’da… İstanbul’daki restoranlarda bir dal maydanoz sadece dekor olarak kullanırken, Adanalıların neden başka yerde yaşayamayacaklarının kanıtıdır bu. Adanalı yokluğa dayanamaz, bu yüzden “fukara gömleğidir hep Çukurova” …
Pazarlarda ısrarla, meyve sebzenin tazeliği ve diriliğini test etmeniz için ikramlarda bulunur pazarcılar. Ancak öyle Avrupalılar gibi iki üç adet bir yana, bir kilo meyve, sebze istediğinizde bile kendilerini kötü hisseder, kızarlar pazarcılar… “Al abla benden olsun poşet parasına değmez” diye sitem ederler. Pazarlar bir tiyatro alanı gibidir aynı zamanda…
O kendine özgü Pazar dili, hazır cevaplar, o bağırış çağırışlar… Hele bir beğenmeyin meyve ya da sebzeyi, hemen cevaplarıhazırdır. Bir yaşlı teyze; asma yaprağının buruşuk ve taze olmadığını söylediğinde; “Allahına kurban annem sen genç bir kızla aynı olabilir misin?” Yaprak zamanı geçti, elimdeki son yapraklar bunlar diye paralıyordu kendini… Ayrıca domatesi hoyratça seçen bir kadın müşteriye, “ablam domatese iyi davran” diyordu…
Bir Amerikalı tanıdığım, pazarı baştan sona gezdikten sonra, meyve sebzeye yeterince doyduğu için, eli boş dönüyordu evine haklı olarak… Yani her gün Adana’nın bir semtindeki pazarı dolaşsa yeridir.
İşte Adanalı böyle misafirperverdir aynı zamanda. Ayrıca Amerikalılar da Adana’ya uyum çekmekte hiç zorlanmıyorlar. İncirlik köyünde oturan bir Amerikalı, başka bir eve kiracı olarak çıkacağı zaman; Davul zurna getirip öyle eşyalarını taşıtmış. Köylülerin şaşkınlığı karşısında daha da şaşıran Amerikalı, Köylülere; “Siz davul zurnayla taşınıyorsunuz ben de geleneğinize uyum sağlamak istedim” der. Köylüler de “biz sadece gelinin eşyalarını davul zurnayla taşıyoruz” deseler de Amerikalı her taşınmada bu geleneği ihmal etmez, Amerika’ya dönünceye kadar… İşte Adananın öteki ucundaki Amerikalılara kazanımlarımız da yadsınamaz.
Adana da uzun yıllar yaşamış bir başka Amerikalı çift; Almanya da bulundukları sırada
Bir adres sormak isterler ama dil sorunu yüzünden kimse yardımcı olmaz. Ve ister istemez bir Türk ararlar yardım istemek için. Yolda, ayakkabısının topuğuna basmış, saçları jöleli ve yan yürüyen birini görünce; “işte bu hem Türk hem de Adanalıdır” diyerek, büyük bir sevinç içinde yardım istemişler. Ve istedikleri adrese kadar götürür Amerikalı çifti, Adanalı.
Yıllar önce bir taksi sürücüsü Amerikalıyı şehirden alır, İncirlik’teki nizamiyenin önüne bırakır. Amerikalı arabadan iner ve “See You Again” ( tekrar görüşürüz) der taksiciye. Bizim Adanalısürücü, o zamanlarda henüz bu kelimeyle tanışmamış olacak ki; See You Again kelimesini “Sür Üzerime” olarak anlar ve taksiyi; indirdiği Amerikalı müşterinin üzerine sürer. Amerikalı kendini kaldırıma atar ve canınızor kurtarır. Nerdeyse bir daha görüşemeyecekleri bir durum yaşanır.Zamanında böyle aksan kazalarından dolayı; kafa göz yararak Amerikan İngilizceyle bütünleşmiş durumda Adanalılar şimdilerde.
Ayrıca bir İngiliz müşteri restoranda garsondan içmek için Cola isterken, kelimeyi gereksiz yere uzatıp,dudaklarını yuvarlak hale getirip “kuuuuula” der ve zavallı garson çatılarda saatlerce tuğla toplayıp müşterinin dileğini yerine getirmeye çalışır haklı olarak. İşte bizimkiler zor alıştıkları Amerikan İngilizcesinden sonra, bir de İngiliz İngilizcesine karşı mücadele vermişlerdir.
Adanalı başka şehirde ve ülkede yaşayamaz. Adana aksiyonu bol bir şehirdir; sıradan bir Adana günü, diğer şehirlerin gününe asla benzemez. Mahallenin bir ucunda davul zurna çalarken, diğer tarafında kavga kaçınılmazdır. İşte bu zıt kutuplardır birbirini ya da bir başkasını çeken ve Adana’yı cazip kılan…
Kanada’ya gidip tekrar Adana’ya dönenlerin sayısı da az değildir. Böyle bir masal ülkesinde: son dakika haber, son gelişme ve sıcak haberin olmaması, Adanalı birini depresyona sokar.
Adana’da öyle semtler vardır ki; mahalle sakini, apartman sakini, köy sakini diye bir kavram söz konusu değildir. Bizim apartmanın bahçe duvarının bitişiğinde müstakil bahçe içinde şirin bir ev var ve o evde; her gece 12.00’dan sonra kavga mesaisi devam etmektedir. Genelde gece yapılan kavganın mantığını kendimce çözmeye çalışsam da işin içinden çıkamıyorum. Gecenin bu saatinde ve en derin uykuda, kimse kalkıp ta neden gürültü yapıyorsun diye huzurunu kaçırmak istemiyor sanırım. Balkondan bakıyorum, acaba benden başka rahatsız olup ta çıkan var mı diye; ama bizim sakinlerden hiçbir tepki yok. Bir köy nüfusu barındıransuskun birçok bina var etrafta. Ancak bitişiğimizdeki müstakil evde,kavgalı bir yaşam var her gece. İşte bu da herkes için “sıradan bir Adana gecesi” sanırım. Böyle sıradanlaşmış ve kanıksanmış şiddetten Allah hepimizi korusun…
Saygılarımla…


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.1° / 11.6°