OYUN OYNAMAYA TEŞVİK EDİN
Manşet Haber 27.09.2016 17:08:04 0

OYUN OYNAMAYA TEŞVİK EDİN

OYUN OYNAMAYA TEŞVİK EDİN

Anne babalara, çocuğu geliştirecek işlev ve çeşitliliğe sahip oyuncaklar almalarını öneren Psikoloğu Meriç Mavi, “Çocuk, kendisi ile oyuncağının dünyasına bir ebeveynini de almak istiyorsa, ona eşlik edin ve onu reddetmeyin. Reddetmek ya da ertelemek çocuğun durumu kişiselleştirmesine neden olur” dedi.
Oyunun çocuklar üzerindeki iyileştirici etkisi ve oyun terapisinin önemine dikkat çeken Acıbadem Adana Hastanesi Psikologu Meriç Mavi, oyunun, çocuğun beyin fonksiyonlarını geliştiren, algı gücünü artıran, gerçeklikle hayal dünyası arasında köprü kurabilmesini sağlayan bir ‘araç’ olduğunu ifade etti. Oyun ortamının mutlaka özel olarak ayrılmış bir oyun odası olması gerekmediğini vurgulayan Mavi, oyun için gerekli eşyaların yer aldığı herhangi bir alanın bile oyun odası olarak kullanılabileceğini söyledi. Çocukluğunda anne-babanın koyduğu kurallar içerisinde hareket eden ve oyun oynamayı bir ‘gereksinim’ olarak nitelendirmeyen kişinin, oyun oynarken edinebileceği öğretileri ve sosyalleşmeyi ileride, hayatının diğer basamaklarında bir yoksunluk olarak hissedebileceğini vurguladı.
SORUNLAR OYUN TERAPİLERİYLE ÇÖZÜLÜYORcocuk_oyun_baba (3)
Oyun terapisinin çocuklar psikolojisi üzerindeki olumlu etkilerine de değinen Psikolog Meriç Mavi, bu terapilerin uygulanabileceği alanlardan bazılarını ‘özgüven sorunları’, ‘travma sonrası stres bozukluğu’, ‘istismarlar’, ‘yalan söyleme’ ve ‘duygu durum düzenlemesi’ olarak açıkladı. Oyun terapilerinin çocuklar üzerindeki iyileştirici gücünü vurgulayan Psikolog Meriç Mavi, böylece çocukla terapist arasında bir köprü oluşturulabileceğini belirterek, önerilerde bulundu:
“Oyun terapisi yöntemiyle, çocukta bulunan kendini geri çekme ve içe kapanma öyküsünün üzerine gidilebilir. Fakat bazen çocuk, terapiste emretmeye, kötü söz kullanmaya, direktifleri dinlemek istemediği için de sözel ya da fiziksel şiddete başvurabileceğinden oyun esnasında terapist tarafından sınırlar konulmalı. Örneğin çocuk, oyuncaklarıyla oynadıktan sonra kaldırması, bir mala zarar verdiğinde ebeveynini durumdan haberdar etmesi, arkadaşlarıyla oynarken onları incitmemesi gibi bazı temel kuralları kabul etmeli.”
OYUN ARACILIĞI İLE İLİŞKİ KURULUYOR
“Oyunun gücünü ortaya koymak adına terapileri bir oyun odasında gerçekleştirmek, her çocuğun standartlarını karşılayabileceği oyuncak skalasından faydalanmak ve çocuğu kendi dünyasında gözlemlemek terapistin yoğun bir şekilde sonuç görmesini sağlar. Uyaranların olduğu bir ortamda çocukla bir bütünlük kurabilmek, hem terapist hem de çocuk için zor olsa da telapatik ilişkinin oyun yoluyla kurulması genellikle çocuğu rahatlatan bir etmen olarak göze çarpıyor.”
OYUN OYNAYAN ÇOCUK DAHA YARATICI
Oyunun iyileştirici gücünün çocuğu büyütmekten çok yetiştirmeye yönelik olunduğunun inkar edilemez bir gerçek olduğunu söyleyen Psikolog Meriç Mavi, “Çocuk, oyun oynadığı kişiyle arasında ortak bir çekim alanı olduğunu düşünmeye başlar. Çocuk zevk aldığı bir ortamı terk etmek istemediği gibi, oynadığı kişiyle tekrardan oynayabileceğini bilmek de onu rahatlatabilir. Bu nedenle oyun terapilerinde çocuk daha istekli görülebilir, oyunu dizayn ederken de yaratıcılığı ortaya çıkar” diyor. Psikolog Mavi, nasıl oyun oynandığını bilmeyen, deneyimlemek istemeyen bir çocuğun arkadaşları tarafından reddedilebileceğini ve oyun ortamlarından ailesi tarafından müsait alan ya da zaman yaratılmadığı için uzak durabileceğini de söylüyor.
cocuk_oyun_baba (1)

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°